İtirafta bulunayım mı?
Size bir itirafta bulunayım mı? Yaşım ilerledikçe, bilgim arttıkça, Türkiye'deki siyasi aktörler, din adamlarının tutumları toplumsal ortamda yer buldukça Atatürk'e olan hayranlığım artıyor.
Vay canına diyorum kendi kendime, meğer ben hiçbir şey bilmiyormuşum. Olayları düz bir çizgide ilerliyor sanıyormuşum
Yanılmışım.
İyi ki, AKP iktidarına şahit oldum.
Sayesinde "biz dindarız, Müslümanız, alnı secdede olan adamlardan kimseye zarar gelmez" laflarının yalan olduğunu, 18 yıl boyunca tam tersini yaşayarak gördüm. Ve Anladım ki Atatürk Cumhuriyeti kurmakta, laikliği getirmekte yüzde yüz haklıymış.
Gene anladım ve bizzat yaşayarak gördüm ki, kendilerine hoca, hacı diyen, sözde mehdilik iddiasında bulunan Fetö dâhil, bir kısım cemaat ve tarikat yapılarının büyük çoğunluğu İslam'ı kendi çıkarları için bir araç olarak kullanıyor. Güya keramet gösteriyor. Kimi depremle konuşup 60 saniye bile sürmeyen depremi önlüyor -ki konuştuğunu varsaysak bile- konuşma bitene kadar zaten şehir yıkılmış oluyor, kimi, aynı anda hem hacda hem müritleriyle sohbet etmiş oluyor. Ancak dinin tebliğcisi Hz. Peygamber bunları yapamıyor. O hacca hanımı ve devesiyle gidiyor. İsteyen İslam tarihi kitaplarını açıp baksın.
Anlıyorum ki Atatürk, zihnimizi bir sarmaşık gibi sarıp sarmalayıp, kendine köle yapacak bu zihniyet karşısında bilimin yolunu seçmekle; bizi, bu büyük milleti, aptallaşmaktan kurtarmış.
Sözde Osmanlı bakiyesi olduğunu söyleyen bu yapının devam eden Atatürk karşıtlığı sürmektedir. Bunların fikir bezirgânlarında ne dürüstlük, ne hürmet, ne erdem, hiçbiri yok.
Meselâ eski Başbakanlardan merhum Mesut Yılmaz daha ölmeden "gasilhanede pamukla beklediğini" yazanlardan tutunuz da, bir Kur'an kursunda sapığın birinin 8-10 yaşlarında o kursa emanet edilen çocuklara tecavüz olayını, üstüne üstüne gitmek, yapanı haşat etmek, yer ile yeksan edecek hiddeti göstermek yerine, sakladıklarını, örtbas ettiklerini; gördüm, duydum, okudum ve şahit oldum. Anladım ki, Atatürk, laik Türkiye Cumhuriyetini kurmakla hepimize büyük bir erdem bahşetmiş. Onurumuzu ve şerefimizi kurtarmış. Onun sayesinde özgür olarak varlığımızı sürdürebiliyor, konuşup fikir beyan edebiliyoruz.
Gene, bu 18 yıllık AKP iktidarında gördüm, okudum ve duydum ki, devlet malı talan olurken, Somalı Madenciler gibi hakkı olanlar, haklarını alamadığı gibi, üstüne üstlük bir de dayak, kötek yerken, herkese din, İslam, şeriat, dersi veren taife; gazetecisi, siyasetçisi, bürokratı, okumuşu yazmışı ve hatta seçmeniyle, bırakın itiraz etmeyi, kılını kıpırdatmıyor.
Hak çiğneniyor, adalet adliye odalarında yerle bir ediliyor, Müslüman olduğunu söyleyenler susuyor.
Yolsuzluklar, devlet raporlarına sığmayıp fışkırıyor, kendilerini İslam'ın savunucusu, hatta sahibiymiş gibi görenlerden tek cümlelik itiraz sesi yükselmiyor.
Ülkenin dağları, kıyıları, madenleri ona buna verilmiş, yöre halkı; "Zehirleniyoruz. Sesimizi duyan yok mu" diye yaşlısı genciyle toz toprak içinde jandarmayla karşı karşıya bırakılmış, avazı çıktığı kadar bağırıyor, bunlar nasıl Müslümansa Kılıçdaroğlu'dan başkasını ne görüyor ne duyuyor.
İşte bu sebeple ben Atatürk farkını tam anlamıyla zihnimde netleştirdim.
Devlet adamı nedir, nasıl olmalıdır, net olarak tespit ettim. Hukuk devleti olmanın niçin bu kadar önemli olduğunu anladım.
Cumhuriyete neden fazilet dediklerini; gördüm, duydum, yaşayarak bizzat şahit oldum.
Ben Mustafa Kemal'i, inanarak ve yüzde yüz emin olarak seviyorum. Büyük bir devlet adamı, onun kalibresinde şimdilik kimse yok.
Ruhu şad, mekânı cennet olsun.