İstihbaratın olmazsa...

MİT ne yapar?
Ülkenin çıkarları için içte ve dışta bilgi toplar.
Bilemediniz.
Abdullah Öcalan ve Recep T. Erdoğan’ın Türkiye’yi şekillendirme pazarlığında getir götür işlerine bakar; A. Öcalan’ın müşfik(!), barışçı(!), gülen yüz(!) imajı için Kandil postacıları milletvekilleriyle birlikte fotoğrafını çeker.
Başka ne yapar? R.T. Erdoğan’ı korur ve kollar.
Daha başka?... Cevap aynı.
Irak ve Suriye burnumuzun dibinde; hatta içimizde. MİT ne kadar yararlı olabiliyor? Görünen o ki, olamıyor.
Yine tarihe gideceğiz ve yine dersimiz Timur.
Şerefüddin Ali Yezdî, “Timur, eşsiz bir stratejist ve uzak görüşlü biriydi. Tefekkür denizinin dibi yoktu... Her yere muhbirler göndermiş, kalan topraklarına ise casuslar yerleştirmişti.” der ve örnek verir:
“Bu casuslardan biri yardımcılarından Emîr Atlamış [Atalmış] ise bir diğeri fakir bir fakih kıyafetiyle dolaşan ve Timur’un divan üyelerinin göz bebeği olan Mesud el-Kuhcanî idi. Biri Kahire’de bir soylu kılığında ise diğeri Dimaşk’taki Semisatî Medresesi’nde bir sûfî kıyafetindeydi. Timur’un casusları sıradan bir çerçici, büyük bir tacir, ahlâksız bir pehlivan, belâlı bir kabadayı, çilekeş, zanaatkâr, müneccim, haneberduş, çenesi düşük kalender, gezgin derviş, denizci, kürekçi, seyyah, kibar bir saka, şakacı bir çizme ustası, albastı ve fitne fücur bir nine, tecrubeli, ilim tahsil etmek için doğudan batıya dolaşan talib-i ilm kıyafetinde gezinirlerdi.”
Ali Yezdî, “ümmî” dediği, okuması yazması bile olmayan Timur’un neden “büyük” olduğunu öyle bir ortaya koymuş ki, 14. Yüzyıldan bugüne bile örnekler çıkarabiliyorsunuz:
“Bunların tamamı omuzlarına yüklendikleri vazife konusunda her türlü hile yolunu gayet iyi bilen, hile ve deha sergileme hususunda su ile alev gibi, dürüstlük ve sahtekârlıkta feleğin çemberinden geçmiş, üç kâğıtçılık ve aldatma konusunda Sâsân ve Ebû Zeyd’e şapka çıkarttıran, hikmet ve münazara konusunda İbni Sina’ya parmak ısırtan, işler ters gittiğinde mantıkta Yunanlıları susturan, iki düşmanı dost, iki dostu birbirine düşman yapan kişilerdi. Bunlar dört bir yanda dolaşır, oralarda olup biten olayları, bu olayların detayları hakkında Timur’a bilgi ulaştırır; oralarda ağırlık ölçüleri, fiyatlar, pazarlarda satılan mallara varıncaya ka-dar bilgi toplar, menziller ve şehirler hakkında malûmat biriktirir ve bunları Timur’a aktardılar.”
Ali Yezdî devam ediyor:
“Bunlar bulundukları ülkelerdeki yolların, arazilerin düz veya eğri engebeli kısımlarıyla ilgili bilgileri kâğıt üzerinde çizerek, şehirler ve menziller arasındaki mesafeleri, ülkenin neresinde yer aldığını, şehir ve köylerin adları, her bir yerin halkı ve başlarında kimlerin bulunduğu; emîr, ekâbir, şerîf, zengin, fakir kim varsa adları, nesepleri, lakapları ve zanaatlarına.. varıncaya kadar hepsini tek tek kaydederdi. Timur, bunların hepsini tek tek gözden geçirir, kendi mantığıyla o yerlerin dışında kalan yerler hakkında fikir yürütürdü.” (Şerefüddin Ali Yezdî, Emîr Timur (Zafernâme), çev. D. Ahsen Batur, 2013, 474-475; Selenge Yay. 514 45 73).
Timur kalksa, R. T. Erdoğan’ın kulağını bükse, “Sen hiç tarih okumuyor musun!” dese...
“Türk” alerjisi Beyefendi’yi tarihten de uzaklaştırsa gerek!

Yazarın Diğer Yazıları