İslâm böyle mi anlatılır

Defalarca yazdık. Düşmanlaştırıcı tavırlardan kaçınılmalı; geçmiş bugüne taşınmamalı, insanlarımız bölünmemeli.

Elbette tercihlerinizi ortaya koyabilirsiniz. İlmî zeminde istediğiniz konuyu tartışmaya açabilirsiniz. Kimine "dinli", kimine "dinsiz" diyebilirsiniz. Ama bunu siyasete döküp "vakıalar"ı yok sayarsanız, kendinizi de inkâr edersiniz.

İslamı anlatmak düşmanlık gütmek değildir.

Bir imam, Ayasofya''da öyle bir söz etti ki, öncekilere rahmet okuttu. Öncekileri verelim:

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş: "Bizim inancımızda vakıf malı dokunulmazdır, dokunanı yakar; vakfedenin şartı vazgeçilmezdir, çiğneyen lanete uğrar."

Belki o an Mustafa Kemal aklında yoktu ama, sözün nereye gideceğini bilmesi gerekir.

Ayasofya baş imamı (sonra ayrıldı) Prof. Dr. Mehmet Boynukalın tivitlerinde epey gürledi. Bir tivitinde "1921 ve 24 anayasalarında devletin dini İslam''dı ve laiklik yoktu. Cumhuriyet fabrika ayarlarına dönsün" dedi. (Bu meselenin detayı var. Yazacağız)

Ayasofya''da, Kur''ân ezberlettirilen 136 çocuk için R. T. Erdoğan''ın teşrifiyle başa sarık sarma töreni düzenleniyor. Reis Bey''in torunu da sarıklanacaktı. (Benim torun 6 yaşında Kur''ân''ı şakır şakır okumaya başlamıştı. Hafızlığa mı göndertseydim!)

Saray''ın yakından tanıdığı bir imam Mustafa Demirken o törende o çocukların karşısında öyle bir vaaz veriyor ki, insanın aklı duruyor. 136 çocuğa ve törene katılan dünya kadar insana nasıl bir "kin" yüklendiğini düşünebiliyor musunuz?! İmam''ın sözleri:

"Bu ve bu gibi mabetler mabet olarak devam edilmesi için inşa edilmiş, hediye edilmiş. Öyle bir zaman geldi ki, bir asır gibi bir zaman içinde bu mabed-i şeriften Ezan-ı Muhammediye ve namaz her şey yasak olarak müze hâline çevrildi. Onlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir... Ya Rabbi bir daha bu zihniyetin bu ümmetin başına gelmesini mukadder buyurma..."

İslâm böyle mi anlatılır, din böyle mi benimsetilir?!

Bu imamın İsmail Ağa cemaatinden olduğu söyleniyor. Geçmişte, o ünlü şeyhinin vaazlarını ben de dinledim. Birinde kravat için "yular" demişti. Takanlar ne oluyor o zaman?

Bana sorarsanız, siyasîler içinde sıraya koyun, şeyhin sözlerinden tenzih ederek bütün samimiyetimle söylüyorum, kravatı en iyi takan ve yakıştıran R. T. Erdoğan''dır.

Kur''ân ezberleme ayrı dert! (Yine ele alacağız.)

Önce Mustafa Kemal''i düşmanlaştırma hamlelerine karşı İslâmda dinin nasıl anlatılması gerektiğine bir açıklık getirmek istiyorum. İslâmda dini anlatmaya "tebliğ" denir. Bir müftünün kaleminden:

"Tebliğ, İslâm''ın insanlara anlatılma şeklidir. Bir uyarma ve müjdeleme biçimidir. Tevhid akidesinin, iyinin, güzelin, İlâhî emir ve yasakların insanlara en güzel şekilde sunuluş üslûbudur. (…) Tebliğ yapanın tebliğ için gerekli ilim, kültür, fikir ve sanata sahip olması şarttır. Cehalet saptırır, ürkütür, korkutur, kaçırır, soğutur, rencide eder. Bilgi ve kültür ise sevdirir, cezbeder, doğrultur, dinlettirir, aydınlatır, kötülüklerden iyiliğe sevk eder. Bunun için tebliğcinin mutlak sûrette tebliğ edeceği konuda yeterli bilgiye sahip olması şarttır. (...) Tebliğde kavgalı, çekişmeli, münakaşalı yolu değil barış yolunu tercih etmelidir..." (Doç. Dr. Fahri Kayadibi, "İslam''da Tebliğ", https://dergi.diyanet.gov.tr)

Tek söyleyeceğim; insanlara "İslâm bu mu?!" dedirtmeyin.

Yazarın Diğer Yazıları