İnceleme
Diyorlar ki ekonomik kriz var. İnsanlar yiyemiyor, içemiyor, tatile gidemiyor, gezemiyor, tozamıyor. Ben de dedim, kapandık kaldık, çıkalım bakalım gerçekten öyle mi?
Zirveden başlayalım yavaş yavaş aşağıya doğru inelim. İlk önce Çeşme’nin güzel mekanlarından birinde, sıradan bir konsere adım attık. %1500 dolu. Ayakta durabiliyorsun fakat dolu. İnsanların, “Eskisi gibi değil.” dediği bir doluluk. Eskiden nasıldı? Üst üste mi duruluyordu. Sipariş vermek için garson bulamıyorsun. Soda 200₺. Herkes paha biçilmez şeyler yiyip içiyor ve arkası hiç kesilmiyor. Burası örnek teşkil etmez, çıkalım buradan.
Biryerde atıştırmaya gidelim. Maalesef oturacak yer yok. Dolu. Kalabalık. Basamakları tek tek inersem bitmez şimdi ortalara geçelim.
Salı saat 11:00. Kemeraltı’ndayız. Çokça çay, kahve içilen yerler var. Bir çay maximum 100, minimum 50. Bir tatlı minimum 100, poğaça, simit 50 - 100. Oturacak yer neredeyse yok. Herkes bir şeyler yiyor, içiyor. Maşallah, afiyet olsun. Fal baktırma sıralarını anlatmayayım, o diğer bir yazı konusu.
Hadi daha alt basamağa inelim. Sahiller, kordonlar. Girişi paralı değil, çıkışı paralı değil. Oturması bedava. Her yer dolu. Çekirdek yiyenler, fanta içenler, alkol ve başka başka şeyler içenler. Bu arada, bütün basamaklarımızın ortak noktası her kesimden herkesin ellerinde android veya iPhone olması. Yapılan her şey sosyal medyada kaydediliyor, herkes birbirine bir şeyler gösteriyor. Eğlenmesinler mi, eğlensinler. Caanım yaz aylarındayız. Okul yok, belki iş yok.
Tüm bunlar olurken herkes sürekli şikayet ediyor. Macro kalabalık, Carrefour kalabalık, 101 kalabalık, bakkal kalabalık. Daha daha. Manav kalabalık, pazar kalabalık, sinema kalabalık, şarküteri kalabalık, aktar kalabalık.
İnanılmaz bir tüketim sirkülasyonu. Bunları yaparken sürekli yok diyoruz. Ya gerçekten yok demek ne demek bilmiyoruz, ya az yoktan çoktur onu bilmiyoruz. Genelde har vurup harman savurıyor, varımızı yoğumuzu zevkimize veriyoruz. Benzin istasyonları dolu, elektrikli araç şarj merkezleri dolu. Otobanlar dolu. Plajlar dolu. Kafam dolu.
Pandemide eve alıştık sanıyordum. Bitti gitti. Yeniden sokağa alıştık. Sosyalcilik, tüketim, eritim güncellendi. Yokumuzla harcıyoruz.
Şimdi en zor halinde dahi şükür edebilen veya şikayet edemeyen değerli bir kesimden bahsederek bitireceğim. Belki iki işte çalışan, belki pazara akşam ucuzladığında ancak gidebilen. Bunları kimseye dert yanmayan, acısını içinde yaşayan, 100gr kıyma ile dört çeşit yemek yapmaya çalışan, onurundan intihar eden. Yok dememek için çocuğunun yüzüne bakamayan. Ailesine katkıda bulunmak için çöp toplayan.
Zaten gerçekten olmayanlar, muhtemelen şikayet etmeyenlerdir. Ortalarda görünmeyenlerdir. Allah yardımcımız olsun.