İlan-ı aşk
Bu hafta Allah’ın şereflendirdiği, ailemin hissini geçirerek sevdirdiği Ramazan ayına duyduğum aşkı paylaşacağım. Belki Ramazana ilgisi olmayanlar okumak istemez. Oruç tutanların kalbini anlamak isteyenlerse iştirak eder. Cümlesine sevgi ve saygı yolluyor, başlıyorum.
Kendimi bildim bileli, cami minarelerinin arasında pırıl pırıl; ‘Hoşgeldin Ya şehri Ramazan’ yazdığında kalbim mutluluk dolar. Askerden oğlu dönmüş, bir yıldır görmediği sevdiğiyle sarılmış, aradığına kavuşmuş gibi hissederim..
Ay özlenir mi? Çoook özleniyor. Yaşayana çok farklı bir iklimi var. Dünyan, hayatın, açın değişiyor. Farklı yaşıyor, farklı hissediyorsun. Oruca tutuluyorsun. Birçok alışkanlığını elinin tersiyle uzaklaştırıyorsun. Vazgeçemem dediklerinden vazgeçiyorsun. Doktorların, diyetisyenlerin sana yapma dediği ama yaptığın şeyleri bu defa yapmıyorsun. Kendine, nefsine ilk kez ve kavgasız söz geçiriyorsun.
Zor aslında. Aşkı, zevki olmayanın yapabileceği bir şey değil. Bayıldığımız tatlıları kalorisi yüzünden yememeye, sivilcemiz çıkmasın diye yağı, göbeğimiz çıkmasın diye unu, kalbimiz SOS veriyor diye sigarayı bırakmaya benzemiyor. Daha zayıf, daha güzel olmak için dikkatle beslenmek gibi değil. Armuta benzediğimiz için, detox amaçlı tuttuğumuz ‘Aralıklı oruç’ gibi de değil. Bir ay, aralıksız oruç. Anlamı başka. Sadece Ramazan aşkı için. Ramazanı verenin aşkı için. Zevkli olduğun için. Manada bulduğun haz için. Amacını çözdüğün için. Sana yaşattığı farkındalık ve uhreviyat için.
Ne güzel ay. Aileleri, dostları bir araya getiriyor. Aynı aşkı yaşayanlar iftar vakti mazeret göstermeden koşarak bir araya geliyorlar. Sohbeti ayrı, hissiyatı ayrı coşkuyla yaşanıyor. O sofradaki herkes ortak paydada birleşiyor. Yalan dünya telaşeleri teferruat oluyor.
Ve sahurlar. Gecenin o hâli. Normalde kimse seni uyandıramazken, kendi kendine heyecanla uyanıyorsun. Hazırlık, espriler, tatlı bir şamata. Ve o huzur, manevi tat. Sanırsın sahurda savaşa hazırlanıyorsun, iftarda savaş kazanmışsın. Galibiyet hissi. Hâlbuki sadece nefsine kimin daha büyük olduğunu göstermişsin. Sevdiğin yaratanına, minnetinin milyarda birini hissettirme fırsatı yakalamışsın. Şükür, teşekkür gibi telakki etmişsin. Yaşadığını anlamışsın.
Sonrasında hazla ve hızla akan zaman, onu alıp yolcu etmeye başlıyor. Çocuk yanın bayrama kavuşmak isterken, âşık yanın acı çekiyor. Sağlıkla yeniden kavuşabilme ümidiyle, çekeceğin hasrete hazırlanıyorsun.
Güvenli alandan çıkmaya dönüyor takvim. Özlem görünüyor. ‘Elveda Ya şehri Ramazan’ yazıyor minarelerde. Gözlerin doluyor. Kozan açılıyor. Sevdiğinle muhabbetin, Ramazansızkenki hâline dönüyor. Kahveler, çaylar havada uçuşuyor. Gerekli gereksiz atıştırmalar. Akşam olmuş olmamış, fark etmiyor. Gün batımı, sadece bir manzaradan ibaret. Güneş doğmadan bir bardak su daha içmen gerekmiyor. Enerjin kontrolden çıkmış. Canlı bomba gibisin. Akıl her bir gereksizliğe ermeye başlıyor. Annenin kucağından inmiş, baban elini bırakmış gibi hissediyorsun. Tehlikelerle dolu bir yola fırlıyorsun.
Çok şükür her ramazan bir öncekine göre daha gelişmiş, daha anlamış hissediyorsun. Yine soyutlaşacağın, nurlanacağın o zamanı istiyorsun.
Bir ay boyunca açlığını manevi tokluğa dönüştürmüşsün. Keyif ve tatmin baharatın olmuş. Bir sürü şeyin kıymetini anlamışsın. Leyla’dan Mevla’ya geçmişsin. Şansın kucağına gelmiş. Hakkını vermişsin. Ve her güzel şey gibi bitmiş. Neyse ki yine gelmek üzere…
Bugün bayram. Veda hüznünü, bayram neşesiyle harmanlayalım. Mutlu olalım. Allah, inanan, âşık olanları sevdiğine yeniden kavuştursun. Tadını bilmeyenlere, dostluk kuramamışlara hayırlısıyla nasip etsin. Ve tüm iyi insanlara mutluluk versin.
Hepimize, konforlu, sağlıklı bir tatil diliyorum. Seyahate çıkanlar ihtimam göstersin, trafik kurallarına uysun. Ve her şey ama her şey gönlünüzce olsun. Allah mübarek bayramımızı hayırlara vesile etsin...