İktidarın ÖSYM’si
Eskiden mağdur rolündeydiler. Gadre uğradıklarını söylüyorlardı. Şimdi?
Mağdur rolü bitti. Artık kendileri mağdur ediyorlar. Suçladıkları insanlar gibi davranıyorlar ve bir türlü hatalarını kabullenmiyorlar.
Ne garip.
“ÖSYM Başkanı doğru söylüyor.”
Allah Allah!
Nereden biliyorsunuz?
Sizin göreviniz sahiplenmek mi yoksa insanların zihnindeki şüpheleri gidermek mi?
Sizin işiniz bilip bilmediklerinize taraf olmak mı, yoksa iddiaları merak edip gerçek adaleti sağlamak mı? Herkese bir kitapçık düzenlemiş ÖSYM’ci arkadaşlar. Üzerinde öğrencilerin resimleri var. Kod numaraları var. Niye herkese özel kitapçık? Herkese bir kitapçık ayarlamak, daha şüphe uyandırıcı değil mi? Ya birileri içine cevaplarını da koyarsa, doğrudan posta sistemiyle kazanmak kolaylaşmaz mı?
Atsız bir şiirinde şöyle haykırıyordu: “Ey ekmeği çalınanlar selâm sizlere./Üstünüzde bütün bakışlar./Gün olur tarih sizi bir gün alkışlar.” Milyonlar “ekmeğimiz, hakkımız, zahmetlerimiz, gözyaşlarımız kaygılarımız, uykusuz geçen gecelerimiz çalındı” diyor, seninkiler ÖSYM Başkanının TV’de cümlesi biter bitmez “ikna oldum” diye açıklama yapıyor.
Bu kadar çabuk mu?
Bu kadar acele mi?
Daha sözler havada uçuşuyordu. Azıcık bekleseydiniz olmaz mıydı? Asla!
“İkna olduk.”
Sizin için mesele yok. Zaten kazanan taraftasınız. Mağdurlar ordusu yarattığınız ta Avrupalarda biliniyor. Bu sebeple kusura bakmayın biz ikna falan olmadık.
Bak pek çok yazar çizer, sınav sorularından örnekler veriyor ve en az 40 sorudan 30’unun şifreleme yöntemiyle doğru olarak çözüleceğini söylüyor. Tepkiler üzerine ÖSYM Başkanı bütün toplumun karşısında şöyle bir cümle kurabiliyor: “Acemiliğimiz oldu.”
Ne acemiliği?
Bu kurum yeni mi kuruldu da siz acemisiniz? Ve gerçekten acemiyseniz bunun cezasını bizim çocuklarımız mı çekecek?
Ertesi gün kaldığı yerden devam ederek “şifrelediğimiz doğrudur” diyor.
Öyle ise alelacele “tatmin oldum” diye açıklama yapan kıymetli büyüğümüz neye “tatmin olmuş” oluyor?
ÖSYM Başkanına mı?
Yapılan işe mi?
ÖSYM Başkanının yaptığı itiraflara mı?
Dün bir tanıdık bana aynen şunları söyledi: İlköğretim okuluna giden oğlum dün bana ne dedi biliyor musunuz? “Baba! Yarın (...) dergisinin sınavı var acaba o testte şifre var mıdır?
İlköğretim okulu çocukları bile bundan sonra şifre arayacak. Sadece onlar mı?
Bu sınavın mağdurları da birkaç ay sonra girecekleri sınava hem şüphe ile girecekler ve hem de şifre arayacaklar.
Çocuklara bunu yapmaya ne hakkınız var?
“İkna olan” devlet büyüklerimizin bir cevabı var mı acaba?
Sanmam. Yarımağan Hoca’dan sonra görev gelen ÖSYM Başkanı, yüzlerce akademisyeni polislere aratarak sınav salonuna aldı. Yetmezmiş gibi, kolundaki saati, yakasındaki rozeti çıkarttırdı, Arabasının anahtarını koyacak yer bulamayanları polisle karşı karşıya getirdi. Kadın hocaların saç tokalarını her gün girdikleri fakültenin önünde polis marifetiyle söktürdü.
Basın, öğrencilerin üst aramalarını haber konusu yaptı ama asıl çileyi gözden kaçırdı.
Üniversite akademi kadrosu kendini aşağılanmış hissetti. Hiçbir dönemde hiçbir zaman üniversitelerin bilim kadroları bu kadar güvenilmez sayılmamıştı. Hiçbir dönemde kendi üniversitelerinin kapısında topluca tepeden tırnağa aranmamışlardı. N’oldu sonra?
Balık baştan koktuğunu gösterdi. Kendileri güvenilmez olanların başkalarını suçlarken “acemiliğimiz” deyip “evet şifre vardı” noktasına kadar gelmesi, ilahi adaletin en büyük tokadı değil de nedir?
Asıl tokat, ekmeğimizi çalanlara olur inşallah!