İktidar "üleşim" temelinde ilerliyor, muhalefet?
Yolsuzluklar kimin umurunda göreceğiz. Bakalım aziz milletimiz, “mücahit” iken “müteahhit” olanların; “İslamcı” iken “çalımcı” haline gelenlerin hesabının sorulması gerektiğine hükmedecek mi?
Martın sonunda sandıklar açıldığında neyin önem sırasına konulduğunu anlayacağız. Ancak burada bilinmesi gereken temel sosyolojik özellikler var. İşte onlar dikkate alındığında en başından şunu söylemek bir kehanet gibi algılansa da doğruluğu göz ardı edilemez.
AKP iktidarı, çok çeşitli sebeplerden yıpranarak oy kayıp edecek ve bu kayıplarda az da olsa yolsuzlukların hesabı sorulacaktır, ama Ecevit’in 2002 seçimlerinde birdenbire düştüğü gibi sıfırlanmayacaktır.
Çünkü?
Çünkü AKP iktidarını besleyen enerjinin temelinde en önemli kültür kodlarından biri olan “üleşmek” var.
AKP, iktidar gücünün beraberinde getirdiği rantı, üst tabaka seçkinlerinin dışına taşıyabilen ve bunu en yoksul kesimlerle paylaşabilen bir bölüşüm stratejisi izliyor.
Büyük şirketler, kurumsallaşmış müteahhitler kadar, kepçeyi, dozeri şeklen tanıyan sıradan bir mücahide kadar uzanan bu strateji, kaynağını dinden alan “yardımlaşma” paketi içinde “kazandık, birlikte yiyoruz” felsefesine dayanıyor. Eğer iktidarı kazandıksa, iktidarın faaliyetlerinden de yararlanacağız.
İktidar köprü yapıyorsa, bunu mücahit kardeşimiz alacaktır.
Memursa önce o istediği yere tayin olacaktır.
Kasapsa et ondan alınacaktır.
Matbaacı ise belediye dâhil tüm resmi kurumların baskı işleri önce ona verilecektir.
İktidar KÖYDES adı altında yol yapacaksa, bunu öncelikle partidaşımızla ilişkili kimseler alacaktır. Ve bu arada, iktidarın en tepesindekiler de kuyumcu ortağı olursa, kimi mısır ticaretini daha 17’sinde başarırsa o da olacaktır artık.
Memur olana makam, az biraz sermayesi olana ihale, parası olmayana yeşil kart, düşkün olana kömür ve makarna.
Söyler misiniz iktidar gücünden kim nasiplenmiyor?
Muhalif olanlar!
Öyle ise iktidar hangi yolsuzluk haberiyle çöker?
Herkesin bir biçimde içinde olduğu bu “üleşmenin” sonu gelsin diye kim çaba gösterir?
Ayağına kurşun sıkacak biri varsa mesele yoktur.
“Ben millete güveniyorum” demek geliyor içinizden biliyorum. Benim de öyle. Lakin millet fakirleştirilmiş, çaresizleştirilmiş, yardıma muhtaç hale getirilmiştir. Demek ki kömüre, çaya, şekere ihtiyacı vardır. Bu durumda yardım paketleriyle ayakta kalanların, kendini riske atmasını beklemek ve hele hele, hükümeti yardım etmekle suçlayanlara bel bağlamak aptallık olmazsa ne olur?
Size bir şey söyleyeyim mi? Muhalefet, Türkiye gerçeğini tam olarak okuyamıyor. Toplumsal travmaları, sosyal hareketlerin varlığını iyi analiz edemiyor. Bu sebeple de AKP’yi eleştirirken bile AKP’ye yardım ettiğini göremiyor.
“Üleşmek” sadece seçmen davranışlarının belirleyicisi değil, tüm sosyal davranışların da belirleyicisidir.
Ne diyor Hak Teala: “Veren el alan elden üstündür”.
Seçmen davranışlarının kültürel kodlarında gizli olan ve tepeden tabana kadar yaygınlaştırılan “üleşimin” beraberinde getireceği bir şey daha var: Siyasal katılım ve motivasyon.
İktidar, devlet nimetlerini kendisine bağlı olanlara cürümü nispetinde bölüştürdüğü için AKP örgütleri, muhalefete göre daha fazla çalışmak zorundadır. Çünkü iktidarda kalmak sürekli kârlı durumda olmak demektir. İktidarı kayıp etmek, siyasetin sağladığı tüm imkânları da kayıp etmektir. Bunu göze alacak kişi sayısı oldukça azdır.
Muhalefetin bir üleşim projesi var mı?