İktidar oyunları nereye gidiyor?

Hiç kimse "Biz oyun üstüne oyun kuruyoruz" demiyor. "Tek amacımız iktidarda kalmak ve mümkün olan ne ise onu yapmak için öncelikle Millet İttifakı'nı bozacağız" da demiyor.
Ancak siyasal eylem planı devam ediyor. Bir başka ifadeyle "toplum mühendisliği" bir çeşit "siyasal oyun kurma" ve/veya "siyasal mühendislik" çalışmaları yapılıyor diyebilirsiniz.
Aslına bakarsanız bir yönüyle zevkli bir iş.
Kim bilir, belki de oyun kurucular her hamlesine yapılan karşı hamleyi gördükçe bundan büyük keyif alıyordur.
Bilemem.
Lakin HDP kartını İYİ Parti bozdu.
HDP, Cumhur İttifakı'nda oyun kurucuların, siyasal mühendislerin, önemli bir hamlesiydi. "Köşeye sıkıştırmama" hamlesini yaptıklarında, Millet İttifakı'nın İYİ Parti kanadının epey zorlanacağını ve ittifak içinde çatırdamaların olacağını sanıyorlardı.
Olmadı.
Öyle ya; herkesin aklı var, mantığı var.
Akıl sahipleri sorguluyor.
Dikkat ettiyseniz, sağdan soldan birer ikişer tuğla koparmanın dışında Millet İttifakı şimdilik sağlam. Her iki ittifak arasında yaşanan siyasetin tam ortasında duran ise HDP.

HDP, Millet İttifakı'nın doğrudan parçası değil. Sadece iktidara mesafe koyup, desteklemediği için, muhalif tarafta durmakta. Zaten duracağı üçüncü bir alan da yok. Dolayısı ile HDP'nin kendisinden çok, seçmen kitlesi, her iki ittifakın da ilgisini çekiyor. Özellikle, bariz şekilde seçmen kayıpları yaşadığı gözlenen iktidar kanadı, HDP'ye mesafeli duran Türkiye kamuoyunu etkilemeye ve aynı zamanda HDP seçmenini yönlendirmeye çalışıyor.
Eğer söylediği kadar AKP-MHP-BBP ve VP'de büyük vatan aşkı var idiyse HDP'nin suç dosyalarını 5-6 yıldır ne diye bekletiyor?
Cumhur İttifakı, vatanseverlikte bir gecikme mi yaşıyor?

Millî duruşta bir durgunluk mu başladı?
Beka meselesi beklemeye mi takıldı?
Demek ki neymiş? Mesele siyasal kurmacaymış.
Geçelim.
Ortama, duruma, siyasal gelişmelere ve bunların seyrine bakıldığında Cumhur İttifakı'nın işi bir hayli zor. Ne Anayasa teklifi kabul gördü, ne İnsan Hakları açıklaması.
Neden görmedi?

Çünkü inandırıcılıklarını kayıp ettiler. Son çıkışları şu:
İnsan hakları.
Sivil anayasa.
İnsan haklarında esas olan ne varsa hemen hepsi zaten mevcut anayasada ve kanunlarımızda var. Asıl herkesin yok saydığı, çok daha önemli görmezden gelinen haklar var. Atacaklarsa onlara el atsınlar.
Mesela?
Mesela adam, kadını on iki yerinden bıçaklıyor. Bir bakıyorsunuz "tutuksuz yargılanmak üzere" serbest kalmış.
Peki, yaralanan, vücut bütünlüğü bozulan, yaşam kalitesine zarar verilen o insanın hakkını kim koruyacak? Yaşadığı mağduriyetlerin karşılığı, verilen ertelenmiş hukuki kararlardan mı ibaret?
İşte asıl insan hakları bu ve benzerleri.
Bir diğer konu, "resmî anayasa" kavramı. Bu konuda da kavram kargaşası var. Bu kargaşanın kaynağı öncelikle iktidar. Çünkü "sivil anayasa yapacaklarını" söylüyor.

Sivil, ne demek?
Devletle hiçbir bağı olmamak demek. Devletle hiçbir bağı olmayan kimseler mi anayasa yapsın isteniyor?
Öyle ise devletle bağı olanlar kenarda dursun ve sesini çıkarmasın.

Meclis Başkanı konuşmasın mesela. Cumhurbaşkanı, bakanlar, Cumhurbaşkanlığı danışmanları, kısaca devlet örgütünün hiçbir çalışanı, karar alıcısı olmasın.
Bu mümkün mü?
Değil.
Dünyanın bütün ülkelerinde anayasaları, hukuk teknisyenleri ve siyasiler yapar. Dolayısı ile sivil anayasa olmaz.
Sonuç olarak, iktidar blokunun yerli ve millî olduğuna, ülkeyi düzlüğe çıkaracağına dair kanaat tükendi. Üstüne üstlük bir de aylardır milleti ekonomi sopasıyla da dövüyorlar...

Yazarın Diğer Yazıları