Gazeteci Erdem kardeşime yanıt
Erdem Atay benim Ekrem İmamoğlu’nun diploması yazımı sorular ve eleştiriler ile değerlendirirken diyor ki;
“Bu haberin merkezinde ben varım. İlk sorumu soruyorum:
Ben AKP’li miyim, Veryansın TV yandaş mı, biz yalana dolana sarılır mıyız ve en önemlisi FETÖ taktikleri ile kumpas tezgahı kurar mıyız?”
Yazılarında ne Mesut Yılmaz ne de Hasan İmamoğlu’nun adı var.
Yandaş medya İmamoğlu’nun diploması için bu isimleri kullanıyor ki yazımdaki hedef açık ve net onlardır.
Kendi özgürlüğüm kadar özgür olduğunuza inanıyor ve Erdem kardeşimin “X” paylaşımını yanıtlyorum.
“Bu haberin merkezinde ben varım” diyen Erdem kardeşim, eğer sen ve veryansın TV’yi hedef alsaydım “yandaş medya” vurgusunu yapmazdım.
Soruların şunlar:
- Peki bu yazıyı neden yazdın?
- Yazdıklarımı okumadın mı?
- İddialarımı incelemedin mi?
- Somut delileri görmedin mi?
- Kim sana bu yazıyı yaz dedi, bağımsız kendi kararın mıydı?
Yanıt veriyorum:
3. ve 4. Sorularına yanıtım: Okudum, inceledim, somut delil görmedim.
- Soruna yanıtım: Yazılarında eksik olarak gördüğüm tanık görüşlerini almak için araştırdım.
Başta Girne Amerikan Üniversitesi murahhas üyesi olmak üzere iki YÖK başkanı ve KKTC’deki antrenörü ile görüştüm.
- Sorunu hadsiz ve etik dışı buldum.
Erdem kardeşim,
55 yıldır tek bir Allah’ın kuluna boğun eğmedim ki; “şunu yaz, bunu yazma” diyecek babayiğit anasından doğmadı.
Eğer 55 yıldır güç odaklarına boyun eğseydim bugün bazı ünlü gazeteciler gibi dairelerim, villalarım, teknem olurdu.
1990- 2005 arası STAR TV Ankara temsilcisiydim.
2003’te TMSF Uzan gurubuna el koyunca hacı arkadaşlarım; Adalet Bakanı Cemil Çiçek ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, Necati Çetinkaya ve Said Yazıcıoğlu AKP milletvekiliydi ki hala dostlarımdır.
Ankara’ya her gelişinde Melih Gökçek ile Star TV’ye ziyaretime gelen ve bana “abi” diyen İBB başkan Recep Tayyip Erdoğan’dı.
“Beni işten çıkarmasınlar” diye hiç birisinin kapısını çalıp boyun eğmedim.
TMSF tarafından 2005’te işten atıldım ve 9 yıl işsiz kaldım.
Diyorsun ki, “Yazın külliyen yanlış!”
4 tanık ve bir baba ile konuştum, kayda alıp özetleyerek yazdım.
Varsa yanlış benim değil onlarındır.
Hasan İmamoğlu’na bölümü için “alay” ifadelerini sana hiç yakıştıramadım ve şiddetle kınıyorum.
Sen neden arayıp bunların hiç birisi ile araştırmacı gazetecilik ve habercilik etiği açısından konuşmadın ki?
Diyorsun ki;
“Son süreç herkesin maskesini öyle bir düşürdü ki… Gazeteciliğin bir onuru vardı, bir ilkesi vardı. Kimsenin adamı olmadan yazma iradesi vardı!
Ama inandığımız güvendiğimiz ne kadar gazeteci varsa hepsi birilerinin kalemşoru oldu. Para ile makam ile başka saiklerle gazetecilik onurlarını ve geçmişlerini sattı.
Elimizde neredeyse kimse kalmadı! Sen onlardan değilsin değil mi Orhan Abi?
Sen gazeteciliğin onurunu ayakta tutuyorsun değil mi?
Bu yazıyı kendi bağımsız iradenle inanarak yazdın değil mi?
Ben ona inanmak istiyorum.
Bu sorularıma ‘hayır tabii ki Erdem, bunu düşünmen hata’ diyeceksin!”
Senin istediğin gibi değil ama şöyle yanıt veriyorum:
- Bu soruları bana ve 55 yıllık mesleğime hakaret sayıyor ve reddediyorum.
Erdem diyorsun ki;
“Eğer gerçekten öyleyse, bu olayın aslını kaleme alacağın bir başka yazını merakla bekliyor olacağım. Beni utandırmayacağını ve hayal kırıklığına uğratmayacağını düşünüyorum.”
- Bana 5. Sorunda, “Kim sana bu yazıyı yaz dedi, bağımsız kendi kararın mıydı?” diyorsun hem de bana yazı sipariş veriyorsun.
İnan bana çok güldüm.
Erdem kardeşim,
Benim yakamda 1958- 1959 arası 16 yıl Ulucanlar Cezaevinde fikir suçlusu olarak esir tutulan ve Rüzgarlı sokak medyasının “Faik Baba” dediği onurlu ve özgür bir gazetecinin madalyası var.
Merhum babam hapis yattı, ben özgür gazeteci olarak saldırıya uğradım.
Merhum abim ve kardeşim de gazeteciydi.
55 yıllık mesleki kariyerim onurumdur asla ve asla hiçbir soru ve yazı ile kirlettirmem,
Yıllardır bana saldıran tek bir yandaşa yanıt vermedim ama değer verdiğim genç kardeşim Erdem Atay olduğu için bu yanıt verdim.
“X” paylaşımı için Erdem kardeşime diyorum ki;
Özür bekliyorum ve “X” hesabından yayınlamanı da rica ediyorum.