Bir bildiği vardır
Öyle bir toplumuz biz, sonuna kadar inandıklarımızın bir bildiği olduğuna da inanırız.
Türk diye bir ırk yoktur, Türk bir sentezdir sözlerinin müellifi Yasin Aktay Suriye’de HTŞ Lideri Colani ile röportaj yaptı geçenlerde. Aynı Yasin Aktay Türk diye bir ırk yoktur şeklindeki sözlerini açıklamaya çalışırken oldukça zorlanmıştı. Ama Arapçaya çok daha hakim olduğunu zaten biliyoruz. Kalabalık bir ekip olarak Arapça ve Türkçe konuşarak Suriyeli göçmenlere sahip çıkan bir video yayınlamışlardı bir grup gazeteci arkadaşı ile birlikte. Kendisine de Arapça olan bölüm düşmüştü, hakimiyeti orada son derece belli idi zaten.
Daha sonra Aynı Yasin Aktay Uluslararası hukuka atıfta bulunarak, “Suriyelileri geri göndermek pratik olarak mümkün değil demişti. Hatta hızını alamayıp, “Çok önemli bazı yerlerden Suriyelileri çekin Türkiye ekonomisi batar” da demişti. Oysa kendisi bu açıklamaları yapmadan birkaç sene önce de Cumhurbaşkanı Erdoğan AB ye “Suriyeliler için 30 milyar dolar harcadık” diye kızıyordu.
Kendisinin daha önce verdiği bazı demeç ve fotoğraflar da aklıma geldi ve birden umarım yine yeni bir yanılgı içinde değildir diye düşünmeden edemedim. Tam bunları düşünürken de Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kullanılan “Kardeşim Sisi” ifadesine denk geldim. Daha düne kadar katil olarak tanımlanan Sisi ile aynı kişiden bahsediyor olabilir mi diye aklımdan geçmedi desem yalan olur. Ama elbette ya öyle değildir ya da benim aklım bu konulara ermez diyerek üzerinde daha fazla düşünmemeyi tercih ettim. Zaten mesela Suriye’deki Esat zulmü de muhakkak ki 2011 den önce yoktu. Aksi takdir de “Kardeşim Esad” diye bir ifade de literatür de yer alamazdı.
İşin güzel tarafı necip milletimiz bu farklı zamanlardaki farklı politika ve söylemlerin nedenlerini çok çabuk kavrıyor ve Erdoğan’ı bu tarz meselelerden dolayı sorgulamaya kalkmıyordu.
Bütün bunlar olurken Reuters in özel haberine göre : “Türkiye, Suriyeli olmayan Kürt savaşçıların Suriye'den çekilmesini talep ediyor. SDG komutanı, Suriye'de bu tür savaşçıların bulunduğunu ilk kez doğruladıSDG, Kobani'nin ABD gözetiminde iç güvenlik güçlerinin elinde kalmasını öneriyor.” Biden’ın bu konu ile ilgili görüşmeleri başlattığı da belirtiliyor, ama bunun kesinlikle bir çözüm süreci anlamına gelmediğinin altını da biz çiziyoruz. Bakalım her şeyin bu kadar hızla değiştiği coğrafyamızda bir öngörü için oldukça erken gibi.
Ancak bundan sanırım 10 sene önce falan bu gün en sıkıntılı ve sorunlu üniversite olarak görülen gayrı milli olduğu karar vericiler tarafından tespit edilmiş Boğaziçi Üniversitesi, yine son derece gayrı milli TÜSİAD ile bir toplantı yapmıştı. Belki hatırlayanlar olacaktır. Elbette bu tam da çözüm sürecinin ortasına tekabül eden bir tarihte yapılmış bir toplantı olduğu için, bugün o konu ile ilgili olarak kimseyi sorumlu tutmamız da mümkün değil.
Ama ben yine de hatırlamakta fayda olduğunu düşünüyorum:
Toplantıda Irak ve Suriye'de yaşanan son gelişmeler, Türkiye’nin bu konudaki dış politikası ve IŞİD karşıtı koalisyonun düzenleyeceği uluslararası operasyon tartışılmıştı
Konuşmacılardan Hugh Pope Irak ve Suriye'deki Kürtlerin o dönemlerde neler yaşadığını anlatmıştı. Pope, bir sene önceki Diyarbakır'da düzenlenen miting için Recep Tayyip Erdoğan'ın Irak Kürt Bölgesel Yönetimi başkanı Mesut Barzani'yi yanına alarak hem Türkiye'deki hem Irak'taki Kürtlere 'Bana güvenebilirsiniz' mesajı verdiğini söylemişti. Suriye'de kurulan kantonların ve Kobani'de yaşananların bağımsız Kürdistan tartışmalarını tekrardan gündeme getirdiğini belirten Pope, "AKP'yi destekleyen Kürtler bile federasyon istiyor, demokratik özerklik değil" demişti. Suriye ve Irak'taki IŞİD işgalinde sonra Batının Kürtlere bakışında değişiklikler olduğunu söyleyen Pope, "PKK geçmişteki eylemlerinden dolayı uluslararası platformda terör örgütü olarak tanınıyor ancak Suriye'de yaşananlardan sonra Alman basınına baktığımızda Almanların Kürtleri silahlandırmak istediği yönünde haberler görüyoruz" da demişti hatta.
New York Üniversitesi'nde öğretim üyesi olan Doç. Dr. Mohamad Bazzi Orta Doğu'daki mezhep çatışmasını yaşananların bir sebebi olarak göstermişti ki burum şu aşamada Türkiye içinde dahi bir risk olarak konuşuluyor. Bilhassa bu çatışmanın İran ve Suudi Arabistan arasında geçtiğini de belirtmişti Mohamad Bazzi. Savaş sonrasında Irak'ta kurulan hükümet sistemi ile birlikte ilk defa Şiilerin iktidara geldiğini söyleyen Bazzi, IŞİD'in Irak ve Suriye'de ortaya çıkmasına bu ülkelerdeki mezhepçi siyaseti neden olarak göstermişti.
Brookings Enstitüsü Doha Merkezi Direktörü Salman Shaikh ise Orta Doğu'da yalnızca farklı mezheplerin değil, aynı mezhepten olanların arasında da çatışma olduğunu belirtmişti
Salman Shaikh, 'Orta Doğu'da düzen nasıl yaratılır' sorusuna cevap olarak koalisyonu göstermiş ve Amerika, yaklaşan araseçimler ve sonrasında başlayacak başkanlık seçimi kampanyaları öncesi IŞİD'e tek başına müdahalesinin maliyetinin yüksek olacağını düşündü ve bu nedenle de bu koalisyonu kurdu demişti. Shaikh, "Gelecekte nelerin olacağını bilemeyiz. Orta Doğu'da artık bir düzen kurulmalı ve kurulacak düzen için uluslararası aktörler bölgede aktif olmalı" dedi.
Irak parçalanırken orada olan koalisyon güçleri şimdi orada değiller belki, ama tarihin uzunca bir zamanı bize gösterdi ki o hesaplar hiç bitmedi.Sabırla uygulandı. Problem de şu ki biz bunların karşısında ne zaman ne yaptı isek onun doğru olduğuna bir şekilde ikna olduk.