Hileyle nereye kadar?!
16 Nisan Referandumu'nda mutlak kazanmaya odaklanmışlardı. Emellerine ulaşmak için halkın cebinden harcamayı "mübah" gördüler. Ne diyor fetvacıları Hayrettin Karaman: "İslamcı, parti dahil bütün araçları ve imkanları dâvası için kullanır." (Yeni Şafak, 30 Nisan 2017). Onlara göre mücadele "kâfir"e karşı!
"Hayırcılar"ın propaganda çalışması için ceplerinden çıkıştırabildikleri Tek Adamcıların yanında deryada damla...
Netice alınmasa bile, kanunsuz oylamanın iptali için CHP'nin her yere müracaatı tarihe kayıt düşmek adına önemli. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gideceğini açıklamışlardı. Şimdi Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi'nin de kapısını çalacaklar.
Yüzde 51,41 oy, ister istemez despotluğu getirir. Değişen rejimi ayakta tutabilmek için despot olmak gerekecek. Kim biraz sesini yükseltmek, hak aramak, insan haklarından, hür fikirden bahsetmek istese, tepesine bir tokmak inecektir.
Yüksek Seçim Kurulu'nun 10 üyesi keşke, böyle bir hataya düşmeselerdi de istifalarını başta verseler, kenara çekilselerdi. Yapmadılar/yapamadılar. Belli ki akibetlerinden çekindiler!
Herkes hileyle rejimi değiştirdiklerinde hemfikir.
Her şey önceden planlanmış, "tezgâh" hazırlanmıştı. Yoksa mühürsüz oy pusulaları ve zarflar birden nasıl ortaya çıkar, Tek Adamcılar ısrarla nasıl bu mühürsüz pusula ve zarfların kabulü için hayatlarının oyunlarını oynarlardı? Onlar da isterler miydi oylamaya "şaibe" karışsın, "hileli oylama" denilsin! Onlar da, Tek Adam Rejimi'nin, kendileri için temiz, tartışmasız kurulmasını isterlerdi.
Tek Adam onların gözünde "peygamber", bir "halife"... Hileyle gelmiş bir peygamber, bir halife! Tövbe estağfurullah!
Kanun o kadar açık ki... Ne yorum yaparsan yap bu kanunun üstünü örtemezsiniz:
"Arkasında sandık kurulu mührü bulunmayan oy pusulaları geçersizdir." (Madde: 101).
YSK ise, mühürsüzleri geçerli sayıyor. Gerekçeli açıklandı. (Son gündü. Akşama ancak yetiştirdiler. Demek ki, kanunun üstünü hangi şalla örtelim ki kararsın diye kafa yordular. Bir türlü çare bulamadılar. Sayfalarca lafı yuvarladıkça yuvarladılar.)
Yüksek Seçim Kurulu'nun, biri hariç, 10 üyesinin kanunu hiçe saydığı besbelli. Bu 10 üye, suç işledikleri iddiasıyla Yargıtay'a ve Danıştay'a şikâyet edildiler. Yargıtay da, Danıştay da şikâyeti kaale almayacak. Alsalar bile usulen... Reddedeceklerdir.
Elbet bir hesap soran çıkar. Demokrasiye tekrar dönülür, dosyalar yeniden açılır, "Muktedir"in dediği değil; kanunun dediği yapılır!
Kuvvetler ayrılığı tamamen ortadan kaktı. TBMM göstermelik. Her şey "Tek Adam"ın iki dudağı arasında.
Böyle gitmeyeceğini herkes bilmeli.
İslâmcılar dini istismar etmekten çekinmediler. Onlara göre "Hayırcılar", "Tek Adam"a oy vermeyerek farzı yerine getirmemişlerdir!
Allah, kula tapmayı kimlerin dinin rüknü hâline getirdiğini elbette biliyor.
"Hilelerinin cezası Allah katında (malûm) iken, onlar, tuzaklarını kurmuşlardı. Hâlbuki onların hileleriyle dağlar yerinden gidecek değildi!" (İbrahim, 14/46).
Allah'ım! İnsanlarımızı, dini kendi söyledikleri sanan "İslâmcılar"ın ifsadından koru!