Hazmettire hazmettire
Başbakan haklı. Eğer Türkiye’de milletin sevmediği, hoşuna gitmeyen ve Türkiye’nin kurulu üniter Devlet düzeninin geleceğinde yeni açılımları tetikleyecek bir değişim yapacaksanız bunu “sindire sindire” yapmalısınız. Eğer “sindire sindire” değil de “göstere göstere” yaparsanız, Türk Milletinin ne yapacağı belli olmaz. Bakarsınız kızar millet, bir de ben göstereyim der.
Al başına belayı.
Millet gösterince neyi gösterir, nasıl gösterir ve ne kadar gösterir doğrusu belli de olmaz.
Millet bu.
Öyle ise kaçamak yapmak lazımdır.
“Kaçanın anası ağlamazmış” diyen boşuna dememiş.
Sayın Başbakanımız ABD’de ağzından o sözleri çıkarmasaydı biz de aydınlanmayacaktık.
Meğer açılım açılım diye, kaç gündür merak ettiğimiz içeriğin nasıl gerçekleşeceğini öğrenmemiz için ABD seyahatini beklememiz gerekiyormuş.
Aylardır muhalefet soruyor onlar en ufak bir ipucu vermiyordu.
Nasıl açılacaksınız?
Cevap yok.
Ne kadar açılacaksınız?
Bön bakışlar.
Nereye kadar açılacaksınız?
Hık mık. Cevap yok.
Şimdi anladık meselenin nasıl gerçekleşeceğini.
“Hazmettire hazmettire.”
!...
Türkiye’de yeryüzü sultanı gibi karşıladığı ABD başkanının otel odasından çıkışı sırasında kabile devletinin başbakanı gibi ABD sokaklarında dudağı düşük, başı önde yürüyen Sayın Erdoğan’ın, CIA görevlilerinden ekibiyle yediği fırçadan sonra, meseleyi kendine benzeteceği belli idi.
Hazımsız olayları hazmetme özelliğinin psikolojik bir yansıması mıdır bilinmez, Türkiye’nin en önemli sorununu da “hazmetme” üzerinden açıkladı.
Hazmettireceğiz.
Niye?
Çünkü bir gün evvel Obama’nın korumalarının kendilerine yaptığını içine gömdü ve hazmetti. O hazmettiğine göre Türkiye de hazmedebilir.
Türkiye’yi de kendine benzetecek.
İşte onlarının psikolojisi.
Ezikliği içine göm, yokmuş gibi davran, kendi ülkene gelince vatandaşını payla, muhalefete en ağır hakareti yap.
ABD’ye gelince diplomasiyi ayaklar altına alma pahasına sokakta kal, yetmedi arabalarını kayıp et.
Dahası Türkiye’de muhalefete açıklamadığını ABD’lilere açıkla.
“Açılımı hazmettire hazmettire yapacağız”.
Neden öyle yapıyorsunuz kardeşim?
Hazmedilmeyecek ağır faturalar mı var?
Yoksa muhalefeti haklı çıkaracak, ileride Türkiye’yi Kürtçü grupların daha rahat bölmesi için ayırım çizgilerinin ve hatların derinleştirilmesi mi var?
“Hazmetmek” sözcüğü sindirimi kolay olmayan şeyleri anlatıyor.
Ağzımıza kolay yutulur lokmalar sokulmayacağını ifade ediyor.
Demek ki açılım politikalarıyla hükümet ağırdan ağırdan yol alarak demiri leblebi diye bize yutturacak.
Hükümetin “ne pahasına olursa olsun” diyerek önümüze koymak istediği “kısa, uzun ve orta vadeli” hazımsız açılımlarla karşılaşacağımız artık belli. İçimize sindirmekte zorlanacağımız açılımların mahiyeti ise “kısa, uzun ve orta vadeli” sözcüklerinde gizli. Demek ki kabul edilemez olanları uzun vadeye, kabulü kolay olanları da kısa vadeye koyacaklar. Sürecin sonunda bir de bakacağız ki, çok şey kayıp etmişiz de haberimiz yok.
Tıpkı limanda demirleyen bir geminin kaptanı kendini heyecanlı bir filme kaptırınca, gemisinin engin sularda uzaklaştığını fark etmemesi gibi.