Gündemdeki ucubeler
Türkiye''de gündemde iki "ucube" var: Biri "Kürt sorunu" adlandırması, diğeri, bildiğiniz gibi "Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi" dedikleri acayiplik. Dünyada eşi benzeri olmayan, daha çok Orta Doğu''nun "tek adamlık" yönetimleriyle paralel göreceğimiz "diktatörümsü" bir yönetim. "Diktatörümsü" demeyelim... Sözümü geri aldım! Yine bizde "tek adam" da olsa, iktidara alabildiğine yüklenebilen bir muhalefet var. Bu da bir kazanç. Kendilerince sistemi oturttuklarında muhalefetin ümüğüne çökerler mi? Çökebilirler. Şimdilik yüksek meblağlı davalar açıyorlar. ("Muktedir"e makamına mütenasip yüz binlik, milyonluk davalar açmak yakışır.)
Altı muhalefet partisi "Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem" için toplanıyor, esaslar belirliyor. Buna geleceğim. Şimdi "Kürt sorunu" ucubesi üzerinde duracağız:
"Kürt sorunu" dedikleri nedir ki... Ayrı bir devlet mi? Türkiye''de muhal üzerine fikir yürütülüyor. Kimileri öyle gaşyoluyor, öyle kendilerini kaptırıyor ki, ellerine silah alıp öldüre öldüre yürüyor.
İki gündür, etnikçiliği yetmedi, Alevîliği de Türkiye''nin dışına itmek isteyen İskilipli İsmail Beşikçi''nin "Kürtler"i tamamen Türkiye''den koparıp ayrı bir devlet kurmaları gerektiğini söylediğini yazdık. Akla ziyan. Bu kişiye birileri ödül yağdırıyor. Ödül yağdıranlara bak, adamın kim olduğunu söyleyeyim!
Et ve tırnak deriz ya... Hakikaten öyle. Kürt-Türk diye bir ayırıma gitmek hiçbir surette mümkün değildir.
"Sorun" hiç kullanmadığım "katil" kelime. Bazı kelimeler doğru üretilse bile, mevcudu yok ediyor. Kimilerinin dillerine doladıkları kelimenin birliğimize nasıl zarar vereceğini hiç mi düşünmüyorlar. "Sorun"un sınırı yok!
Mehmet Metiner''i ekranlardan, gazete yazılarından, politika kulvarından tanıyorsunuz. Bir zamanlar ayrışmak isteyenler içinde yer aldı. Parti başkan yardımcılığı bile yaptı. Arada onun sözlerini buraya veririm. Şu satırlar dünkü yazısından:
"Kürtler tıpkı başka etnik topluluklar gibi homojen değildirler. Dolayısıyla farklı siyasal, dinsel ve ideolojik amaçları ve talepleri olan Kürtler kendi aralarında da çatışma halindedirler. Kürtleri tek bir çatı altında topladığınızda onları bütünleştirmiş olmuyorsunuz aslında. Bu kez Kürtlerin kendi aralarındaki farklı talep odaklı çatışmalarını da kaçınılmaz hale getirmiş oluyorsunuz. Her şey etnik talepten ibaret olsa herhangi bir etnik topluluğun sorunlarını çözmek nispeten daha kolay. Öyle olmuş olsaydı bugün Kürtlerarası iktidar kavgaları karşımıza çıkmazdı. Bu bağlamda Kürtlerin başkalarıyla kavgaları mevzubahis olunca yek vücûd hareket ettiklerini söylemek de doğru değil. Sözgelimi Barzani yönetimine karşı gerektiğinde Bağdat hükümetini destekleyen PKK''nın tavrı buna çarpıcı bir örnek oluşturur. Hakeza Suriye''nin kuzeyinde PKK''nın diğer Kürtler üzerinde kendi iktidarları adına oluşturduğu baskı ve zulüm Kürtlükle veya Kürt hassasiyetleriyle izah edilebilir bir durum değildir. Türkiye''de de PKK/HDP canibinin kendisi gibi düşünmeyen, dahası kendisine karşı çıkan Kürtleri ''hain, düşman!'' diye suçlayıp baskılamaya ve yok etmeye yönelmesi, Kürtlükle alakalı olmayan bir ideolojik iktidar mücadelesinin Kürtlükten daha önemli ve öncelikli görüldüğünü göstermektedir. / O yüzden hangi Kürtler sorusu önemlidir. / PKK/HDP bloğunu oluşturan Kürtlerin istekleriyle diğer Kürtlerin istekleri farklıdır." (Mehmet Metiner, "Hangi Kürtler ne istiyor? HDP''nin tutum belgesinde ne var?", Yeni Şafak, 5 Ekim 2021)
Parçalanmaya, birliği bozmaya yönelik sözlerden kaçınılmalı ve hele hele "sorun" diye ortaya çıkılmamalıdır.