Gittiler ama bıraktıkları?
"Gittiler" diyor A. Yağmur Tunalı, aynı adlı son kitabında. Gittiler ama dünyaya nişan bırakarak gittiler.
Gidenler: Tarık Buğra, Necip Fazıl Kısakürek, Sâmiha Ayverdi, Arif Nihat Asya, Halide Nusret Zorlutuna, Tahsin Banguoğlu, Hafız Tahir Karagöz, İlhan Ayverdi, Müjgan Cumbur, İsmet Yayla, Ali Postallı, Münir Nurettin Selçuk, Ahmet Hatipoğlu, Mehmet Nuri Özşahin, Cinuçen Tanrıkorur, Erol Güngör, Bahtiyar Vahapzade, Turan Yazgan, Cengiz Aytmatov, Rauf Denktaş...
A. Yağmur Tunalı bütün bu isimleri tanıdı. "İşte bunlar da bir şeyler yapmışlardı." demek için yazmıyor, kelimeleri yüreğinden kopan sesle yoğuruyor, bize, Türkçenin gelenekten süzülen zevkini tattırıyor.
Y. Tunalı, bahsetmiştim, fakülte arkadaşım... Erzurum Atatürk Üniversitesi'nden nakille DTCF'ye gelmişti. "Kavga Günleri-1968-1980", 1970'li yılların o hengamesini bir ucundan kaldırır ve selis üslûbuyla gözlerimizin önüne serer.
"Bittiği Yerde Başlar-İmparatorluk'ta Doğan 16 Cumhuriyet Aydını" kitabında, imparatorluğun son yıllarına, Cumhuriyetin kuruluşuna şahitlik eden, TRT'de röportaj yaptığı, tanınmış şahsiyetleri anlatır.
"Melâl Burcu" şiirlerin topladığı kitabıdır. Yeni Türk Edebiyatının seçkin tarihçisi Prof. Dr. N. Hikmet Polat'ın "Yağmur Tunalı, Melâl Burcu'ndan gelen sesiyle, bizi, Ahmet Haşim ve Yahya Kemal'in izinde, Cenap Şahabettin'in akrabası olduğuna inandırdı." değerlendirmesi bir iltifat değildir; "Melâl Burcu"nu okuyunca hemen fark edeceksiniz; onun şiirleri zamanımızın kuru kelime takırtısı şiirleriyle asla kıyaslanamaz.
Y. Tunalı'nın "Gittiler"de anlattıklarının her biri üzerine ayrı kitaplar yazılır. Yazılmıştır da... Ama, onun kaleminden, bir başka aşinalık buluyoruz.
İki isim üzerinde duracağım... İkisini ben de tanıdım. Biri Cengiz Aytmatov, diğeri Ali Özaydın.
Bizde Nobel Edebiyat Ödülü'nü alanın ne pahasına aldığını ihsas ettirerek Aytmatov için şunları yazar:
"Maalesef, bir Nobel alamadı, diyenler oldu. Bence Nobel'e uygun bir yazar değildi. Türk'tü ve Türk hayatını veriyordu, sanatçı muhalefeti, yaptığı muazzam yazı ihtilali Nobel ölçülerine bazı bakımlardan uymuyordu. Fikir ve sanat adına muazzam işti. Üstelik milletine kem söz etmeyi asla düşünemezdi. Sovyet'e karşı gelmesi de zaten geçmişe karşı Don Kişotluk olurdu. Cengiz Aytmatov çapında bir adam, bu Don Kişotluğu benimsemiş olamazdı."
Aytmatov'un babasını Stalin katlettirmişti. Biz Kırgızistan'a gittiğimizde, mezar yeri yeni bulunmuştu. Rahmetli Kemal Çapraz'la beraber Fatiha okumak nasip olmuştu.
Ali Özaydın Türk müziği aşığı bir idealistti. A. Yağmur Tunalı, onu, ilk gençlik yıllarından beri tanıyordu. TRT'de birlikteydiler. Ali Özaydın amansız bir hastalıkla boğuşuyordu; mustaripti. Anlatıyor:
"11 Haziran 2011 sabahı kaybettiğimiz Sevgili Ali Özaydın... her zaman Türklüğün lokomotif şahsiyetlerinin izinden giden bir öncüydü. Türk'ü ve Türk'ün her şeyini, bildiğiyle-bilmediğiyle peşinen sevmişti. Sevgisi imana benzerdi. Katkısız bir sevgiydi. Öyle severdi, öyle inanırdı ki, onu gördüğünüzde, yaşanan hiçbir olumsuz gelişmenin devamlılığı olamayacağını düşünürdünüz. Şırıl şırıl akan bir çeşme gibi, inanmaya dayalı güven duygusu ondan sızarak sizi sarıp sarmalardı. Asla ümitsiz olamazdınız."
(Gittiler, 318 s., Panama Yayıncılık, 0312 432 14 89).