'FETÖ sepeti'ne ayar!

Merkez Bankası Başkanlığı ve Devlet Bakanlığı yapmış, ekonomik meselelerde söz sahibi bir isim: "Yaratılmaya çalışılan bir ekonomik kriz olasılığı var. Darbe girişimi sonuç vermeyince, tüm Batı ülkeleri Türkiye'yi dışlayarak, yabancı yatırımları ve turist girişlerini durdurarak, ülkemizde bir ekonomik kriz yaşanmasını gündemlerime almış görünüyorlar." girişini yaptıktan sonra asıl söylemek istediğine gelebiliyor.

Yaman Törüner, eğer yukarıdaki sözleri -dahası da var, almadım- söylemeden "muktedirler"e "Yolunuz yanlış." deseydi, birileri hemen onu "FETÖ sepeti"ne atardı.

Ekonomik krizde, elbette, ülkemizin içine girdiği/girdirildiği darboğazın büyük etkisi var. Dış güçleri sayıyoruz... Hepsi doğru. Ama ya yönetenlerin rejimi değiştirme absürtlükleri!..

Öyle "Hadi arkadaşlar elimizi cebimize atalım, döviz bozduralım Reis emir buyurdular"la olacak iş değil.

Bütün ekonomistler ülkede önce istikrarın, adaletin, güvenin sağlanması gerektiği üzerinde birleşiyorlar.

Basit bir örnek... Lisede okuyan çocuğumun okulunda, seçilmiş beşer altışar kişilik gruplar bir program çerçevesinde İtalya'ya, Polonya'ya ve Macaristan'a götürüldüler. Öğrencileri oradaki aileler misafir ediyorlar. Onların çocukları da Türkiye'ye gelecekler. Bizimki yakın zamanda bir haftalığına Macaristan'daydı. Biz de karşılık olarak misafir edeceğimiz çocuklar için hazırlık yapıyoruz. Çocukları nasıl memnun ederiz, ülkemizden nasıl mutlu ayrılmalarını sağlarız... Son anda öğreniyoruz ki bu üç ülkeden kimse gelmeyecek. Aileler Türkiye'nin şartlarından çekinmişler; çocuklarını göndermiyorlarmış.

Dışarıda, basın yayın organlarında, bire on katarak Türkiye anlatılıyor. Dehşetengiz bir ülkeyle karşılaşıyorsunuz. Efelenmek, sen yoluna ben yoluma, demek çare olmuyor; uçurumu derinleştiriyor. Az konuşup çok iş yapmak esas. Ama bizde hep konuşuluyor, anlatılanlarla, görünenler birbirine zıt.

"FETÖ sepeti"ne bir ayar vermek lâzım... Dış yatırımcı, suçlu suçsuz art edecek kriterler konmadığı müddetçe, ülkemize gelir mi?!

Olağanüstü hâl yönetimi bildiğini okuma yönetimidir; bir dakikada kanun yapma, bir dakikada kanun bozma yönetimidir. Dolayısıyla OHAL istikrarsızlıktır. Baştakiler de bunu bilir, halk da bunu bilir. (Bir bilmeyen galiba MHP'nin fiilî genel başkanı. Geçen gün salı nutkundan sonra, mutat üzere, kapı aralığı açıklaması yaparken: "OHAL olunca evinizden çıkıyorsunuz, evinize gidiyorsunuz, iş yerinize gidiyorsunuz. Sandık kurulursa herhalde oy vermeye de gidebilirsiniz." diyebilmiştir!)

Yaman Törüner, hükûmet edenlerin tam aksini savunuyor:

"Dövizlerinizi satıp, Türk Lirası alın', 'Türk Lirası'nda kalmak vatanseverliktir' vs.. gibi demeçlerden kaçının. Bu tür demeçler, yöneticilerin sıkıntıda olduğunu gösterir ve insanlar daha çok dövize yönelirler." (Milliyet, 6 Aralık 2016).

İktidardakilerin ses çıkarmayacağı ekonomist Prof. Dr. Emre Alkin de, dövizin yükselmesinin esas sebebinin "itibar kaybı" olduğunu belirtiyor ve ekliyor: "Döviz cinsinden herhangi bir maliyet yoksa döviz cinsinden fiyatlandırma yapmak ahlâksızlıktır. Lüzumsuz bir şekilde döviz talebini doğurur. Fakat bununla mücadele yöntemi emir-komuta zinciriyle değil ikna ederek yani ahlâk geliştirerek olur."

Son cümlem: İstikrar itibar getirir.

Yazarın Diğer Yazıları