'Fetih' mi, 'düşüş' mü?

Bizde “Fetih 1453”; Batıda “Düşüş 1453”.
Hristiyan dünyası İstanbul’un Türkler tarafından alınışını hiçbir zaman kabullenemedi. Müslümanların hedefi idi Kostantinapolis. (“İstanbul” adı “İslâmbol”dan gelmez; yine Kostantinapolis’in bizce kısaltılıp söylenişidir.)
Merhum Ârif Nihat Asya diyor ya:
“Ben ki ateşle konuşurdum selle konuşurdum / İdil’le Tuna’yla Nil’le konuşurdum / ‘Sangaryos’u ‘Sakarya’yapan / ’İkonyom’u ‘Konya’yapan / Dille konuşurdum.”
İlk iki mısrayı (“mısraı” değil!) tam anlamak için şairin ünlü “Ağıt” şiirinin bütününü okumak gerekir. İzaha girmeyelim şimdi, konumuz Fetih 1453.
Yine de söyleyeyim: “Ağıt” şiiriyle Fetih 1453 arasında sıkı bir bağ vardır.
Geçmişte İdil’le, Nil’le, Tuna’yla konuşan şair, çok şükür “Ayasofya”yla konuşurdum” dememiştir. Deseydi zaten artık hiçbirimiz konuşamazdık. Kendimizi ya Orta Asya’nın bozkırlarında bulurduk ya da yeryüzünde “Türk” sadece tarih kitaplarında kalırdı.
“Fetih”in bir manası burada beliriyor.
İstanbul üzerine Hazret-i Peygamber’in hadisi -sahih veya uydurma- netice itibarıyla Müslümanlar için İstanbul’un alınmasının ne kadar büyük önemi olduğunu gösterir.
Siz şimdi “sahih veya uydurma” sözüme takılmışsınızdır.
Hadis şudur:
“Kostantiniyye muhakkak fethedilecektir. Onu fetheden emir ne güzel emir; onu fetheden ordu ne güzel ordudur.
Bu hadis Kütüb-i Sitte’de yer almaz. Onun için araştırıcılar, hadisin sahihliğinde, yani kesin olarak Hz. Peygamber’den intikalinde tereddüde düşmüşlerdir.
(Kütüb-i Sitte: Ana hadis kitapları. Buharî ve Müslim’in El-âmiu’s-Sahih’leri ile Ebu Davud, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce’nin Sünen’leri.)
Bu “güvenilir” altı hadis kitabında yer almaması, sahih olmadığı anlamına da gelmiyor ama bu ünlü hadis toplayıcılarının neden itibar etmedikleri veya hadislerin tasnif edildiği üçüncü hicrî asra kadar neden bilinmiyordu? İlim erbabı herhâlde cevaplandırır. (Cevabını vermişlerdir de biz bilmiyoruzdur.)
Mesele hâdisin sahihliği meselesi değil. Kostantiniyye hadisi, İslâmları motive etmiştir.
Fatih Sultan Mehmed, az kalsın Vatikan’ı alacaktı. Vatikan için bir hadis yok. Çünkü o dönemde birinci hedef “Kostantinapolis” idi. Roma’nın bir kıymet-i harbiyesi de bulunmuyordu.
Fatih dönemine gelince, İstanbul’dan sonra elbette Roma öne çıkıyor. Bir cihan hükümdarı, Papa’yı alt etmeyi istemez mi?
Onun için “Kızıl Elma” bir hedefti.
Kostantiniye hadisi nasıl İstanbul için bir moral kaynağı ise, Kızıl Elma da sonraki hedefler için öyle oldu. Tarihçiler Kızıl Elma’yı ekserî Roma gösterirler.

***


“Fetih 1453” filmini seyretmedim. Kritiklerini okudum. Yapımcı şirketin filmin gerçekçi olması için ellerinden geleni yaptığını ve hiçbir masraftan kaçınmadığını yazıyorlar. İlk, Başbakan R. T. Erdoğan’a seyrettirmişler. Bu aklıma “örtülü ödenek ödemesi”ni getirmiyor değil; Erdoğan verdiyse helâl olsun.
Öyle bir zihniyet var ki, Kıbrıs’ta Türk askerinin varlığını “işgalcilik” olarak görür. İstanbul’u biz fethetmedik, işgal ettik. Onların fikri Hristiyan dünyasıyla aynı. Doğrudan “fetih”e yüklenemeseler de filmi yerden yere vuracaklardır.
Tarihin akışı böyle... Akış içinde bazen öne Hristiyan çıkıyor, bazen de Müslüman. Türkler güçlü gelmiş, İstanbul’u fethetmiş. Ruslar da zamanında güçlüydüler, Kıpçak bozkırlarında Türk bırakmadılar. Rus Ortodoks kiliselerinde haç direğinin ortasındaki yarım şey, haçın saplandığı hilâldir.
Biz “Fetih” le övünürüz, onlar “Düşüş” le dövünürler. Yazılarımı ve kitaplarımı takip edenler, özellikle Yunanlılarla mutlak barışçı politikalar gütmemiz gerektiğini, tarihte iç içe olduğumuzu hep yazdığımı bilirler.
Ama “fetih” bir vakıa ve bizim mefahirimiz.
Sıra asıl filme geldi:
Kaşgarlı Mahmud...
Divanu Lügati’t-Türk’ün yalnız ön sözünü okuyun... Neden Kaşgarlı dediğimi anlayacaksınız. (Prof. Dr. Mustafa Kaçalin tercüme etmiştir. İnternette bulabilirsiniz. Kaçalin, inşallah yakında mufassal DLT çalışmasını da yayınlar.)
Fetih 1453’ün tarih danışmanı Prof. Dr. Feridun Emecan. Kaşgarlı Mahmud’u da filme alırken Prof. Dr. Mustafa S. Kaçalin’i danışman yaparsınız.
Ancak o zaman güven verirsiniz.

Yazarın Diğer Yazıları