Fethullah mağdurları nasıl ayırt ediliyor?

Fethullah Gülen’i ölümünden dört gün sonra törenle gömdüler. Özellikle kalabalık toplamış olmalılar. Biz yenilmedik. Güçlüyüz, buradayız, demek istiyorlar.

Türkiye’nin takipte olduğunu, bütün tören sahasının gözlendiğini bildikleri hâlde törene koştura koştura gelmişler. Demek ki sırtlarını dayadıkları dağlara çok güveniyorlar. Bu dağların zirvesi de ABD olmalıdır.

Ankara’dan ABD’ye, ciltlerce mi desem, tonlarca mı desem, Fethullahçı darbecilerin suç dosyaları gönderildiği hâlde ABD yönetimi kulağını tıkıyor. Türkiye’ye karşı darbecilere kol kanat germesinin çok daha derin manası olmalıdır. Bu derin mananın yeteri kadar tahlil edildiğini hiç mi hiç düşünmüyorum.

Cemaatler/tarikatlar deyince akan suları durduran Ak Parti’nin baş yöneticileri, hiç akıllarından çıkarmasınlar, darbenin asıl mesulleri kendileridir. Darbecilerin kurşunlarıyla hayattan kopan 252 canımızın kanı, onların oy ihtirasları yüzünden aktı.

252 canımızın elleri ahirette, inanmışlarımız, din yayıcılarımız diyerek cemaatlere, tarikatlara sonuna kadar kapılarını açanların yakasında olacaktır.

Fethullah’tan ders almadılar, başka cemaatleri, tarikatları baş tacı ettiler, ediyorlar. Yine edeceklerini TBMM kürsüsünden bile bangır bangır söylüyorlar.

İçimize sızmak isteyenlerin, en kolay nüfuz edecekleri kitleler cemaatler ve tarikatlardır. Cemaat/tarikat mensupları, başlarındaki sarıklılar, beyaz entarililer, şalvarlılar ne derlerse onu yapacaklardır.

Bariz örneği Fethullah!

***

Fethullah yüzünden çok insan mağdur. Kim nereden bilecek, bunların darbe yapacaklarını? Üstelik hükûmetin en yakını Fethullahçılar değil miydi?

Cemaatin kapısından geçenlerin, selâm verip hâl hatır soranların, imkânlarından istifade etmek isteyenlerin, darbecilerle aynı muameleyi görmelerinin nasıl bir haksızlık olduğunu kaç defa yazdık.

Ne yazık ki bu durumdaki pek çok insan sürüm sürüm sürünüyor.

***

Şu mektup size gerçekleri bir bir sıralayacak. Yazanın isminin baş harflerini vereceğim sadece:

... Yıllar önce takipsizlik aldım. Bütün amirlerimi silsileye göre ‘suç uydurmak, evrakta sahtecilikten’ dava ettim. Göreve dönüş idarî davalarım altı yıldır sürüyor. Dosyam hâlen Bölge İdare Mahkemesinde istinafta. Bu dönemde kanser tedavisi gördüm, yedi defa ameliyat oldum, hâlen tedavim devam ediyor. İki defa kalp krizi geçirdim, anjiyolar, ameliyatlar...

Yaşadıklarıma kahrettiğimi falan sanmayın, yüzü gülen bir insanım. Araştırdım, öğrendim ki insan fizyolojisi haksızlığı ve arada duran durumları reddediyor. Belirsizlik yerine organizma ölümü tercih ediyor. Bu kadar ölümler, kanserler, intiharlar bundan dolayı...

Askerî hayatıma dönemediğim gibi akademik hayatta da olamıyorum. Başvurduğum tüm kapılar yüzüme çarpılıyor. Film repliği gibi ‘suçum ne benim?’

Çocuklar daha perişan. Neşeli çocuklar solmuş, ihtiyarlamış vaziyetteler. Aile fertleri, eşi, çocukları topyekûn ölüme terk edilmiş vaziyetteler.

Anne-babası (tek veya her ikisi de) hapiste olan çocuklar buna anlam veremiyorlar. Bu çocukların bir kısmını evvelden de tanıyorum. Bıcır, bıcır neşeli çocuklardı. Şimdi sessiz, antisosyal, kabuğuna çekilmişler. Konuştuğum zaman tüm toplumdan intikam alacak intibaı uyandırıyorlar. Bu çocukların öfkesinden korkmak lâzım. Yüreklerindeki ateş tüm dünyayı yakacak cinsten. Bu çocukları rehabilite etsinler. Bu çocukları alıp bir sinemaya, hayvanat bahçesine götürmek, bir şeyler ikram etmek en büyük sosyal sorumluluk projelerinden biridir diye düşünüyorum. Bunlar akademik tespitler.

Her şeyden vazgeçtik vatanımızın selametini düşünüyoruz. Benden söylemesi...

Selâm ile. (M. Ş.)”

***

Bu mektuba var mı itirazı olan?!

Devlet büyükleri! Asıl siz söyleyeceksiniz! Fethullah mağdurları nasıl ayırt ediliyor?

Yazarın Diğer Yazıları