PKK’nın bile kafası karışık
Ankara’nın Kahramankazan ilçesinde yer alan TUSAŞ tesislerine yapılan saldırıyı PKK’nın, üstlenme ve öncesinde hiç ilgisi yokmuş gibi yaptığı açıklamalar gerçekten çok enteresandı.
Olay gerçekleşmeden 1 gün önce MHP lideri Devlet Bahçeli tarafından yapılan açıklama nedeni ile olsa gerek, PKK eylemi yapmış olmak konusunda nasıl tavır alacağına çok hızlı karar verememiş görünüyordu.
PKK, Perşembe günü yaptığı bir açıklamada bir süredir gündemi meşgul eden "yeni çözüm süreci"ne dair bir açıklamada bulunmuştu. Bu açıklamada "Kürt halkı bütün yapılarıyla ve bileşenleriyle önder Apo’nun geliştireceği süreci esas alacaktır" ifadeleri kullanılmıştı. Yani o ilk açıklamada TUSAŞ saldırısından bahsedilmemişti.
Muhtemelen o ilk günde tam olarak nasıl bir açıklama yapmaları gerektiğine karar verememişlerdi. Hatta belki üstlenme konusunda dahi kararları netleşmemiş olabilir izlenimi veriyordu. Sonraki açıklama ise Cuma günü yapıldı örgüt tarafından ve o da oldukça ilginç bir açıklama idi. Açıklamada saldırının "Türkiye’de son dönemde tartışılan siyasal gündemle asla bir ilişkisi olmadığı" öne sürüldü. Saldırıyı üstlenen PKK, Perşembe günü yaptığı açıklamaya da sahip çıkmaya devam etmeyi ihmal etmiyordu.
Yani diyordu ki PKK, bu eylemi Türkiye’nin gündemi çözüm ile ilgili olmadan önce planlamıştık, gündem çözüme dönük bir hâl almış olsa da biz de kararımızdan dönemedik. Neredeyse elimizden kaçtı der gibi bir açıklama yani.
Bu aşamadan sonra yani TUSAŞ eyleminden sonra kamuoyunun hâlâ meseleye aynı şekilde bakması mümkün değil. Konunun muhatabı olarak APO’nun seçilmesine dair kamuoyunda endişe doğuran bir durum zaten vardı. Bir de üzerine TUSAŞ eylemi gelince başlamadan bitmiş bir süreç hâline gelme riski oluşmuştu.
Biz bir terör örgütünün yok edilmesi ya da kendi iradesi ile kendisini lağvetmesinin yöntemleri üzerine tartışırken, gerçekleşen bir saldırı herkes tarafından farklı okunabilir olsa da saldırı için seçilen yer de oldukça mesaj içerikli idi.
İlk günlerde insanların acıları üzerinden bir değerlendirme yapmak son derece yanlıştı belki ama artık biraz geri çekilerek genel bir bakışla TUSAŞ’ta ne olduğunu, ne olmadığını ve zamanlamasın konuşmak lazım sanki.
Zamanlama konusundaki enteresanlığın terör örgütü bile farkında görünüyor. Açıklamalarına bakınca onların bile kafası karışmış. Böyle zamanlarda o ‘kökü dışarıda’ şeklindeki suçlama tanımlaması daha anlamlı oluyor. Her ne kadar PKK tarafı çok ağır darbe aldı, artık kımıldayamaz dense de PKK’nın Türkiye dışında da birçok unsuru ve kolu olduğu biliniyor. Bu örgütlerin tamamının başta ABD olmak üzere Orta Doğu’da hesabı olan ülkeler tarafından desteklendiği ise zaten biliniyor.
Ama TUSAŞ saldırısı özelinde durum o kadar da kompleks değil ne yazık ki. 3 terörist, içlerinden biri canlı bomba olmak üzere taksi ile gelerek TUSAŞ’a saldırıyor. Ellerinde tüfeklerle güvenlik kameralarına yakalanıyorlar.
Bunu başka bir yerde yapsalar belki bu kadar tuhaf bulunmaz ama ülkenin gözbebeği TUSAŞ’a bu şekilde saldırılabilmesi fikri bile yeterince rahatsız edici. Bu konu ile ilgili de zaafları oluşturan sebepler analiz edilirken kamuoyuna bazı haberler düştü aslında. Mesela Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan’ın bir akrabasının TUSAŞ’ın güvenliğinden sorumlu özel güvenlik şirketinin sahibi olduğu iddia edildi. Neyse ki bu iddia Dezenformasyon Başkanlığı tarafından yalanlandı da hep beraber bir oh çektik. Bahsi geçen kişi sadece özel güvenlik olarak çalışıyormuş orada.
İyi de özel şirketlerin bile özel güvenlikler tarafından korunduğu bir ülke ve bu zamanda ülkenin en stratejik kurumlarından biri hele de savunma sanayi ile ilgili en önemli kurumu niye özel güvenlik tarafından korunuyordu? İşte onu hâlâ bilmiyoruz. Toplamda 2 terörist, taksiye binerek geliyorlar. Sonra da TUSAŞ’a saldırı düzenliyorlar. Bana, bunda bir zafiyet yok diyebilecek birisi var mı bilmiyorum ama zamanlamanın terör örgütünün bile eylemi yaptıktan sonra kafasını karıştırdığına itiraz edecek kimse yoktur sanırım.