“Musa’ya inanan kardeşlerimiz”
Ruhumuzu karartan zamanlar, gururumuzu kıran olaylar içinde tutunmaya, ayakta durmaya çalışıyoruz. Sathı mail dedikleri kaygan bir zeminde! “Sathı mail”in mecazi anlamı şöyle diyor Kubbealtı Lügati: Bir hedefe ulaşmak üzere başlayan olaylar zinciri, süreç: “Seçim sathı mailine girildi.”
Peki, sathı maile girmek için illa seçim olması mı lazım? Yıkım sathı maili, kaos sathı maili, istikrarsızlaştırma sathı maili olamaz mı? Bal gibi olur!
Böyle kararmış düşüncelerle can sıkıntısı içinde kitaplığa girdim ve Umberto Eco’nun Foucault Sarkacı romanını alıp okumaya başladım. Doğruya doğru; bu romanı iki defa okumuş olmama rağmen yeniden değil yeni okuyormuş duygusuna kapıldım. Aslında Foucault Sarkacı için bir romandan çok romanlaştırılmış bir Orta Çağ-Yeni Çağ-Modern-çağ ansiklopedisi denebilir. Eco’nun mesela Mevlevi dervişlerle Hasan Sabbah’ın “Haşhaşiler”ini birbirine karıştırdığı bazı yerler olsa da kitaptaki bilgi yığınları insanı basbayağı zorluyor.
Okudukça gördüm ki, günümüz kaos, istikrarsızlaştırma ve yıkım komplolarının tarihî kökenlerine ait olup ansiklopedilerden silinen veya gizlice yakılan kitaplarla beraber uçup giden bilgiler içeren bir bölüm bulunuyordu. Gerçi Eco bu metinlerin sahte uydurulmuş vs.. olduğu yargısına varıyor ama yazarın bir allame olmasına rağmen yukarıdaki örnekte olduğu gibi, yanılınca çok derin yanıldığı malum.
Size aktarmak istediğim bölüm, şu ‘Mason Protokoller’i ve onların kökenleri konusu. Ancak çok önemli bulduğum üç paragrafı aktaracağım.
“Halkın Gizemleri çıktığı zaman Cizvitler Ordonasyon’un kendilerine yorulduğunu görüyorlar; o güne dek hiç kimsenin başvurmadığı bir saldırı taktiğine başvuruyorlar hemen. Simonini’nin mektubundan yararlanarak Ordonasyon’u Yahudilere yoruyorlar.
1869’da, 19. Yüzyıl büyüsüyle ilgili iki kitabıyla ünlü Gougenot de Mousseaux, Les Juifs, le judaisme et la judaisation des peuples chretiens’i yayımlıyor. Bu kitapta, Yahudilerin Kabala kullandıklarını, Şeytana taptıklarını, çünkü gizli bir soy bağının Kabil’i, doğrudan doğruya Gnostikler’e, Tapınakçılar’a ve Masonlar’a bağladığını öne sürüyor. De Mousseaux; IX. Pius (Papa) tarafından özel olarak kutsanıyor.
Ama Sue’nün romanlaştırdığı Plan, Cizvit olamayan başkalarınca da yeniden ortaya atıldı. Çok uzun bir zaman sonra geçen, nerdeyse polisiye bir öyküydü bu. Times Gazetesi, 1921’de çok ciddiye aldığı Protokoller’in ortaya çıkışından sonra Türkiye’ye sığınan monarşi yanlısı bir toprak sahibinin, o sırada İstanbul’da bir sığınmacı olan eski bir Rus gizli polis memurundan birkaç eski kitap satın aldığını haber alıyor. Bunlar arasında, kapaksız, sırtında yalnızca ‘Joli’ sözcüğü okunan, 1864 tarihli bir önsözü olan bir kitap da vardı. Bu önsözün, Protokoller’in kaynağı olduğu anlaşılıyordu. Times, British Museum’da araştırma yapıyor, Maurice Joly’nin 1864’te Brüksel’de basılmış (her ne kadar kapakta Geneve yazılıysa da) özgün kitabını buluyor: (Sayfa 464)
Ve işte en can alıcı bölüm:
“Arles Yahudileri kovuşturuldukları için, İstanbul Yahudilerinden yardım istiyorlar; onlar da şöyle yanıt veriyorlar: Musa’ya inanan sevgili kardeşlerimiz, Fransız kralı sizi Hıristiyan olmaya zorluyorsa, Hıristiyan olun, başka türlü yapamazsınız çünkü, ama Musa’nın yaslarını yüreklerinizde saklayın; malınızı mülkünüzü elinizden alıyorlarsa, oğullarınızı tüccar olarak yetiştirin ki, yavaş yavaş onlar da Hıristiyanların mallarını mülklerini ellerinden alsınlar. Canınıza kastediyorlarsa, oğullarınızı hekim, eczacı olarak yetiştirin ki, onlar da Hıristiyanların canlarını alsınlar. Havralarınızı yakıp yıkıyorlarsa, oğullarınızı din adamı olarak yetiştirin ki, onlar da Hıristiyanların kiliselerini yakıp yıksınlar. Başınıza başka dertler açıyorlarsa, oğullarınızı avukat, noter olarak yetiştirin ki, devletin işine karışsınlar. Böylece Hıristiyanları boyunduruk altına alacak, dünyaya egemen olacak, öcünüzü alabileceksiniz onlardan.” (Sayfa 466)