O ‘bebek katili’ni hatırladınız mı?
TRT’nin 08. 04. 2023 tarihli haberinde “PKK'nın Derince'de katlettiği Serkan bebek: Yaşasaydı çocukları vardı” başlığı altında şu satırlar yer alıyor:
“Terör örgütü PKK, 30 yıl önce Siirt'e bağlı Derince köyünde 22 kişiyi vahşice katletti. Katliamın en küçük kurbanı ise kundaktaki Serkan bebekti. Minik Serkan'ın fotoğrafı, terör örgütünün ‘bebek katili’ olarak anılmasının bir kez daha kanıtı oldu. Acımasızca öldürülen bebeğin yakınları, TRT Haber'e konuştu.”
Şimdi Türkiye’nin gündemi bebek katilleri... Daha yeni doğmuş minikleri para kapmak için, yavaş yavaş öldürülmesini konuşuyor.
İnsan tabiatında öldürmek var... Yoksa savaşlar niye olsun... Yoksa o benim düşmanım diyerek insanlar niye öldürülsün... Yoksa karım değil mi? Keserim de biçerim de vururum da niye desin... Yoksa canım sıkıldı, iki kurşun sıktım, öldü diye niye kahkaha atsın... Yoksa kafam bozuldu, çektim bıçağı yoldan geçenlere soktum soktum çıkardım diye niye övünsün...
Ama... Dünyada olmayan bir şey! Vahşilerde bile bunu göremezsiniz. En yakınımızda Siyonistler kan dondurucu katliama imza atıyorlar. Gazze’ye, Lübnan’a bomba yağdırıyorlar, anne karnındaki ceninleri katlediyorlar. Hani savaşı Tevrat’a bağlıyorlar ya... Savaşı başlatmalarının adı bile Tevrat’tan: “Demir Kılıçlar Harekâtı”.
Bir dinde “Öldürün!” emri varsa, o din tahrif edilmiştir.
“Düşman”ı yok etme, ceninden mi başlıyor, kadından mı başlıyor Allah’ın belâları!...
Ama yine dünyada olmayan bir şey!... Türkiye’de insanı yaşatması gereken doktorlar, hemşireler, ambulansçılar yeni doğmuş çocukları, sırf para için öldürüyorlar.
“Vahşetin de vahşeti var mı?” diye soranlara verilecek örnek “küvet katilleri”dir.
Allah’sız, Kitapsızlar! Daha yeni, daha üç gün beş gün, daha bir hafta önce doğmuş yavrulardan ne istediniz?! Anne babalarından ne istediniz! Para mı? Hepinize zehir zıkkım olsun!
***
Baştaki habere gelelim... 1980’li, 1990’lı yıllarda PKK vahşeti doruktaydı. Allah sizi inandırsın, PKK’nın katliamıyla Siyonistlerin katliamı arasında hiç mi hiç fark yok. Bir de bizdeki “kuvöz katilleri”yle aynı kategoride anılabilirler.
Abdullah Öcalan 1999’da İmralı adasında yargılanırken, irtibat Mudanya iskelesinden kurulurdu. Duruşmaya katılacak şehit yakınları, gazeteciler, şehit yakını avukatlar Mudanya’dan gemiyle İmralı adasına götürülürlerdi. (A. Öcalan’ın avukatları ve yakınları Gemlik’ten İmralı’ya geçirilirlerdi.)
Şimdi, bebeklerin, doktorların, hemşirelerin el birliğiyle öldürülmesine nasıl öfke duyuluyorsa, o dönem, bebek katili PKK militanlarının başındaki Abdullah Öcalan’a “bebek katili” diye öfke duyulurdu. Şehit yakınlarının, toplanan kalabalığın attığı sloganlardan biri “Öcalan ölecek bebekler gülecek” idi.
O dönem, Abdullah Öcalan’la görüşmeleri için Şam’a, Lübnan-Bekaa’ya yazarlarını gönderme yarışına giren gazetelerin yöneticileri, halkın öfkesinin tavan yaptığını görünce Abdullah Öcalan’ın militanlarının katlettiği minik yavrunun fotoğrafını, hemen her gün gazeteye koyarlar, İmralı haberlerine “Bebek katili Abdullah Öcalan” diye başlarlardı.
Abdullah Öcalan’la görüşme, onun sözlerini alıp yayma yarışına giren o yazarların hiçbiri İmralı duruşmalarını takip etmeye gelmediler, gelemediler. Biri ilk gün gelmişti (Güneri Civaoğlu), şehit yakınları ağır sözler edince bir daha gelememişti.
Şimdi ise Abdullah Öcalan’dan medet umuluyor. Adam devletin elinde. Hapse atılmış ama adama “Gel şu çatışmayı durdur!” deniliyor. Bunun bir manası “Türkiye’yi kurtar!” demektir.
Medet umulan adama bakın!
Kendisinden medet umulmaktan gönenen Abdullah Öcalan, daha da azgınlaşmıştı.
Şimdiki “kuvöz katilleri”, ister istemez bizi geriye döndürdü; bebek katillerini hatırlattı.
***
Son seçimden birinci çıkan CHP’nin genel başkanı Özgür Özel, Turgut Özal’ı, “çözüm/açılım” diyerek bir süre yanılgıya düşen ve sonra toparlanarak, amansız bir mücadeleye giren Recep Tayyip Erdoğan’ın nereden nereye nasıl geldiğini iyi tahlil etmeli. Kendilerine bir tavsiyemiz de bizim “İmralı’daki Konuk” kitabımızı temin etmesi. Yazılanların hepsi delilli. Ve bu kitabın bir başka örneği yok. Çünkü İmralı duruşmaların tamamını takip ettik. Turgut Özal’ın Abdullah Öcalan’dan medet umması da ayrıntılı yer alıyor.
Özgür Özel, öncekiler gibi yanılgıya düşüyor. Hapisteki Selahattin Demirtaş’ı ziyaret ediyor. Diyarbakır ve çevre illere gidecek ya, herhâlde, nasıl konuşayım, ne yapayım, diye akıl alacaktır.
Abdullah Öcalan ziyareti git-gel yalama olmasaydı, Allah bilir, “Ben İmralı’ya gitmek, Sayın PeKeKe Başkanı’yla görüşmek istiyorum” da diyecekti.
“Çözüm=Çözülme” döneminde, HDP milletvekilleri, A. Öcalan’dan akıl almaları için İmralı’ya gönderilmişlerdi. Selahattin Demirtaş ve diğer gidenlerin hepsi “başkanım, başkanım” diyerek öyle bir kılınıyorlardı ki... Bu görüşmelerdeki konuşmaların hepsi PKK tarafından bir kitapta toplandı. Özgür Özel bu kitabı da temin etsin. PKK ve bağlı partilerin yöneticileriyle nasıl konuşacağını o kitaptan öğrensin, derim.
Özgür Özel, İmralı’ya gidemediğine göre A. Öcalan’ın naibi Selahattin Demirtaş’a herhâlde “başkanım” diye hitap edecektir. Selahattin Demirtaş biliyorsunuz “başkanım” diyerek yere göğe koyamadığı Abdullah Öcalan’ın heykelini dikecekti.
Partiler “PKK illeti”nden kurtulmadır.