Bu dünya ‘darbeci’ye de kalmadı
Fethullah Gülen’in hayattan kopuş haberlerini takip ettiniz mi? “Fethullah Gülen öldü” başlıkları atılmıştı.
“Vefat etti”, derseniz nezaketinizi, “Dâr-ı bekaya irtihal etti” derseniz yakınlığınızı gösterirsiniz. “Ufûl etti”, “Ebediyete göçtü” saygı ifadeleri... “Terk-i dünya etti” etti sıradan bir söz.
“Hayatını yitirdi” dediğinizde “öldü” sözüne göre saygılı ifade kullanıyorsunuz. “Hayattan koptu” dediğinizde, acıma hissi içinizde belirir.
“FETÖ’nün başı Fethullah Gülen öldü” sözü hıncı gösterir. Bu söz; düşmanlaştırma, düşman görme veya sizi düşman görenleri adlandırma için ister istemez kullanılıyor ama... Teşhis doğru konulmazsa, mücadele de akamete uğrar.
Bir önceki İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun 2022’de, “15 Temmuz 2016-20 Haziran 2022’ye kadar sadece bizim kapsamımızda 332 bin 884 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınan kişilerden 1101 kişi tutuklandı. Cezaevlerinde hâlen 19 bin 252 FETÖ tutuklusu ve hükümlüsü var.” demişti.
Son iki sene içinde, hapis cezalarını tamamlayıp çıkanlar vardır. Yine “Sınırı geçerken Fetöcüler yakalandı”, “Baskında bir Fetöcü yakalandı” haberlerini okuyor, duyuyoruz.
Fethullah Gülen, ABD adına sevap işleyeceğim derken, binlerce insanı ateşe attı. Yuvalar dağıldı, insanlar kahırlarından hayatlarını yitirdi. Çocuklar ya anasız ya babasız, hayat bulma yolunda akıl almaz işkencelere uğradı.
Fethullahçı olmak başka, darbe teşebbüsüyle ilişkili olmak başka.
***
Fethullahçı derken...
Aralık 2013’e kadar Ak Parti iktidarını içine almalısınız. Bütün kapıları Fethullah’ın adamlarına açtılar. Hususiyetle emniyette, orduda kilit noktaları işgal ettirdiler.
17-25 Aralık deyince ne aklınıza gelir?
Girip bakın karşınıza şu haber çıkacak:
“Türkiye'de 17-25 Aralık 2013, önemli bir kesim tarafından ‘Cumhuriyet tarihinin en geniş çaplı ve en büyük yolsuzluk operasyonu’ olarak görülürken bir kesim tarafından da ‘Gülen yapılanması öncülüğünde hükûmeti devirme teşebbüsü’ olarak tanımlanıyor.”
İktidardakilerin üzerine gelinmeye başlanmıştı. Yolsuzlukları, rüşvetleri, hayatın akışına ters, gayr-ı nizamî hareketleri görüntüyle, ses kayıtlarıyla ifşa edildi.
Fethullahçıların bu operasyonu, cemaatlerle/tarikatlarla iş birliğinin nasıl bir yol olduğunu da ortaya koydu.
Fethullah’ın adamları -“ABD’nin adamları” diye de okuyabilirsiniz- baktılar ellerinde deliller olduğu hâlde iktidardakileri bertaraf edemediler bu defa 15 Temmuz 2016’da darbeye kalkıştılar.
Ama darbeye kalkışmadan önce halkın nabzını ölçmemişlerdi. Fethullah/ABD’nin darbe teşebbüsü ters tepti. Halk sokaklara döküldü; ülkesini sahiplendi. Ne yazık ki, insanlarımız kendi askerlerince kurşunlandı. 252 can gitti, binlerce insan yaralandı.
Fethullah’ın neden darbeye teşebbüs ettiği, böyle ucuz “Fethullahçı Terör Örgütü” (FETÖ) yaftalamalarıyla izah edilemez. Mücadeleyi ucuzlatır, bir zaman gelir, bunlar, Fethullah’ı abartarak, kendilerine yol açıyorlar, dedirtir... Kendilerine oy vermeyenleri dışlıyorlar dedirtir... Böyle bir yola girilmediğini de kimse söyleyemez.
Çok mağdur da var. “FETÖ” yaftası yüzünden insanlarımız sürüm sürüm süründüler, sürünüyorlar...
Bu süründürmenin sonu ne oluyor? Hiç düşünüldü mü?
Kendilerini “mağdur” görenler, ister istemez dayanışmaya giriyorlardır ve hatta örgütleniyorlardır.
Zaman zaman evlerin basıldığı, yüklü paraların bulunduğu, kadınların sokakta birbirlerine para aktarırken yakalandığı haberleri basın yayın organlarında çıkıyor.
Bu haberlerin iki kolu var:
Birincisi dayanışma mecburiyetinde bırakılanlar, ikincisi, hakikaten Fethullahçılığı devam ettirmek isteyenler...
Ama ikisini nasıl ayırt edeceksiniz?
Burada açığa çıkarılması gereken müphem noktalar bulunuyor.
***
ABD, darbenin neresinde ve bu darbenin ardında Siyonistler var mı? ABD varsa, Siyonistler var mı, yok mu sorusu abestir!
Orta Doğu’da dalgalanmalar İsrail bağlantılıdır.
İsrail’in Orta Doğu’yu ateş tomarına döndürmesi, sadece kendilerine saldıranlara karşı bir müdahalesi olarak görülmemelidir.
Siyonistler, şu an kalıcılık için hamleler yapıyorlar. Bir daha kimsenin, kendilerine karşı bir harekete geçmemesi için öldürüyorlar, yıkıyorlar, mecalsiz bırakıyorlar. İsrail “din” bazlı hareket ederek emellerine ulaşmak istediğine göre, çevresindeki ülkeleri sindirmek ve mümkünse içeriden çökertmek için hamleler yapmaz mı? Meselâ; ABD üzerinden Fethullah’ın örgütünü kullanamaz mı?
4 Haziran 2010’da, BBC News Türkçe’de çıkan şu haberi okuyalım:
“Doğu Akdeniz'deki gelişmelerle ilgili Amerika'dan bir diğer açıklama ise Gülen cemaatinin lideri Fethullah Gülen'den geldi.
Amerikan Wall Street Journal gazetesine konuşan Fethullah Gülen filonun İsrail'in izni olmadan Gazze'ye yardım götürmesini eleştirdi.
‘Gördüğüm şeyler hiç hoş değildi, çirkindi.’ diyen Gülen, organizatörlerin Gazze’ye yardım götürmeden önce İsrail'le uzlaşma yoluna gitmemiş olmalarını ‘otoriteye baş kaldırmak’ olarak tanımladı ve bunun faydalı sonuçlar doğurmayacağını belirtti.”
Hatırlarsınız... Gazze halkı, yine İsrail’in baskısı altındaydı ve insanlar ekmeğe ulaşamıyorlardı. Gemilerle yardım götürülmek istenmiş, Türk gemisine çıkan İsrail askerleri 10 insanımızı katletmişti.
Fethullah Gülen bir cemaat lideriyse ve meselesi sadece “tebliğ” ise, İsrail deyince neden kayırma ihtiyacı duydu?
Daha çok soru sorulacak, daha çok şey yazılacak.