Öcalan ‘devletin hizmetindeyim’ demişti ama nasıl demişti?

Devlet Bahçeli, geçen salı günkü grup

konuşmasında Abdullah Öcalan’ı kastederek “Yakalandığında devletin hizmetindeyim diyen, buyursun terörün bittiğini, örgütünün silah bıraktığını ilan etsin” demişti.

Evet, Abdullah Öcalan, 5. Duruşma’da “Devletin hizmetindeyim.” demişti. Ama nasıl demişti? Onun üzerinde duracağız. “İmralı’daki Konuk” kitabımızda duruşmalarda ne yaşandıysa, söylendiyse, A. Öcalan’ın bütün savunmaları dâhil, hepsini verdim.

5. duruşmada, daha önce, 23 Nisan 2008’de, Bahçeli’nin elini sıktığı, “Gel yanıma otur” diyerek samimiyet gösterdiği PKK uzantısı partinin milletvekili Hasip Kaplan, A. Öcalan’ın avukatı olarak bunuyordu. Bu duruşmadan sonra avukatlığından ayrılmıştı.

Abdullah Öcalan’ın “devletin hizmetinde olduğunu” söylediği cümlenin ayrıntısını kitabımızdan aktarıyorum.

5. Duruşma: Öcalan teslim alınışından 103 gün sonra 31 Mayıs 1999 Pazartesi mahkemeye çıkarıldı.

Kimlik tespitinden sonra Abdullah Öcalan, ‘Kısa bir açıklama yapma gereği duyuyorum.’ diyerek mahkeme heyetinden söz istedi. Bu sıra şehit yakınlarının oturduğu bölümden “Şerefsiz!” diye bağırıldı.

Abdullah Öcalan şunları söyledi:

‘‘Tüm uluslararası alanın dikkatini de göz önüne getirerek, yakalandığım günden, barış için yaşayacağım sözünü verdiğim günden bugüne kadar, kaba bir baskı, söz düzeyinde hakaret ve işkence görmediğimi belirtmek istiyorum. Bu bağlamda, bu temelde demokratik cumhuriyet ekseninde, barış ve kardeşlik için devletin hizmetinde çalışma isteğimi, kararlılığımı Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bu konuda gösterdiği saygılı yaklaşımın bir gereği olarak, ben de bu düzeyde kararlılığımı saygı ve şükranla belirtmek istiyorum.”

Burada, A. Öcalan “Devletin hizmetindeyim” derken, ince oyuna giriyor; “demokratik cumhuriyet ekseninde” diyor.

Kaynaklarda “cumhuriyet” ve “demokrasi” tarifi şöyle:

Cumhuriyet: “Milletin, egemenliği kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı yönetim biçimi.”

Demokrasi: “Halkın egemenliği temeline dayanan yönetim biçimi, el erki, demokratlık.”

“Demokrasi” tarifinde “halk”tan bahsederken, “halk” çoğaltılıyor mu?

“Demokrasi”nin genel tarifi:Demokrasiyi, dar anlamda, bir özgürlükler rejimi olarak tanımlayabiliriz. Demokrasi, cumhuriyet kavramının içinde barındırdığı eşitlikçiliği reddetmeden, mümkün olan en geniş özgürlük alanının toplumsal yaşamda yürürlükte olduğu rejimdir. Seçme-seçilme özgürlüğünün ötesinde, insanın düşündüğünü ifade etmesi, istediği inanç ve kültürel değerleri yaşaması gibi hakları da içerir. Demokrasi kavramında çoğulluk ilkesi geçerlidir; cumhuriyet ise vurguyu, kurumsal bütünlüğe yapar.” (Prof. Dr. Serdar Epözdemir, “Rüya: Demokratik Cumhuriyet”, Mayıs 10, 2022,

***

Bu tariflerden Abdullah Öcalan’ın nereye varmak istediği belirginleşiyor.

Ak Parti iktidarı, 2009’da, “açılım” dedi, “çözüm” dedi, HDP milletvekillerini akıl alıp gelsinler, diye İmralı’ya, Kandil’e gönderdi. 16 Eylül 2015’te Mardin’in Nusaybin ilçesinden üç polisin şehit edilmesi üzerine PKK’nın süpürülmesi gerektiği beyinlerde yer etti.

PKK, “Çözüm=Çözülme” döneminde, İmralı’daki “devlet” izinli görüşmeleri Demokratik kurtuluş ve özgür yaşamı inşa - İmralı Notları” başlığıyla yayınladı.

Bu görüşmelerde Abdullah Öcalan “Demokratik kurtuluş”u sık kullanmış, hedefini “demokratik kurtuluş” çerçevesine sokmuştur. “İmralı Notları”nda bu ifade sık geçer.

Bu kitapta “Kürtler kendilerini özgürce ifade edip yönetecek” başlığı altında şöyle konuşur:

“‘Demokratik kurtuluş’ ve özgür yaşam sureci. Ben bu deyimi rastgele seçmedim. Zamanında söyledim, anlamadılar. Anlamış olsalardı Ergenekon olmazdı. AKP bunları diyor, ama çok yüzeysel bakıyor. Benim çok inatçı olduğumu biliyorsunuz. Ben ilk günden itibaren demokratik cumhuriyeti savundum. Onlar beni anlamadılar. ‘Apo’yu bitirdik’ dediler. Stratejik hatalar yaptılar...” (s. 16-17)

HDP’li Pervin Buldan da hem İmralı’ya hem Kandil’e akıl almaya gidenlerden, A. Öcalan’la görüşmelerinde Kandil’dekilerin de “demokratik cumhuriyet” istediğinden bahseder:

“29 Aralık 2013 tarihinde Sırrı Süreyya ile birlikte Kandil’e gittik. Cemil Bayık, Ali Haydar, Murat Karayılan, Mustafa Karasu, Zaxo, Delal Amed, Rengin Botan arkadaşlarla görüştük. Hepsinin özel selamları var. Arkadaşlar süreç ile ilgili acilen adımların atılması, yasal zeminlerin oluşması gerektiğini ve demokratik cumhuriyet temelinde hızla adım atılmasını ifade ettiler.” (s. 210)

Kendilerince tespit ettikleri “çözüm”ün 4. maddesinde yine aynı tabirle maksat ortaya konuyor:

“4- Kürdistan Özgürlük Hareketi’nin kendini yasal tasfiyesi değil, Demokratik Cumhuriyetin tarihsel, toplumsal temel unsuru olarak, demokratik (özgür ve özerk) birim olarak ifade etme ve kurumlaşmasıdır. (Gündem- 7 Şubat 2014, Devlet Heyeti)” (s. 247)

***

PKK’nın ve uzantılarının ne yapmak istedikleri başından belli...

“Çüzüm=Çözülme” yok! Bitti! Kalmadı!

Yazarın Diğer Yazıları