Erdoğan 'Ağa Camii'yi okudu ama...

Muhakkak dikkatinizi çekmiştir. Taksim Camisi''nin açılışında R. T. Erdoğan, N. Hikmet Ran''ın daha 19-20 yaşlarında, annesinin yakın arkadaşı, evlerine girip çıkan Yahya Kemal''in etkisindeyken "Vâlâ''nın camiine" ithafıyla yazdığı "Ağa Camii" şiirini okudu:

"… Havsalam almıyordu bu hazin hâli önce / Ah, ey zavallı ma''bed, seni böyle görünce / Dertli bir çocuk gibi imanıma bağlandım / Allah''ımın ismin daha çok candan andım..."

Yahya Kemal''i okuyanlar hemen üslûp benzerliği bir tarafa iç içeliğini fark etmişlerdir. Yahya Kemal şiiri işlemiş olamaz mı?

Bu okuma ister istemez belli çevrelerde N. Hikmet''e bir sempati uyandırır. Hâlbuki sonrası facia! (İtiraz etmeyin facia!) Millî Mücadele için Ankara''ya geçiyor, yol üzeri Spartaküslerle karşılaşıyor, Vâlâ Nurettin''le kafa kafaya veriyor, öğretmen tayin edildikleri Bolu''dan kaçıp Moskova''ya komünistlik -halkımız diliyle söylersek- dinsizlik öğrenmeye gidiyor. (Ama nasıl bir öğrenme!.. Kendisi söylüyor: "24 saatte 24 saat Lenin, 24 saat Marx, 24 saat Engels".)

Nazım Hikmet bir romantik komünist değil; militan komünisttir. Bunları bir kasıtla yazmıyorum. Adam neyse onu ifade ediyorum. 19 yaşında bu ideolojiyi benimsiyor, 23 yaşında Moskova güdümlü, Türkiye''de yasaklı TKP''nin merkez komite üyesi oluyor. Ömrü iniş çıkışlarla, iç kavgalarla TKP''ye hizmette geçiyor. Düşünün... Daha ölümünden bir yıl önce 1962''de Leipzig''de TKP''nin merkez komitesine giriyor. Meselemiz N. Hikmet değil.

Bir bağlantı kuracağım. Az sonra...

Taksim''e cami açılması gerektiğini çok önceden biz de kaç defa yazdık. Çünkü pratikte sıkıntısını çektik. Taksim''e çıkıyorsun. Vakit geçecek, yakında bir cami bulamıyorsun. Bizi, sık uğradığımız Atatürk Kitaplığı kurtarıyor ama biraz dolambaçlı, arkada kalıyor. Ağa Camisi daha ileride, meydana uzak. Fransız Konsolosluğu''nu geçince. Bizim için kurtarıcı mekân oraydı.

Asıl meseleye girmeden önce kısa Türkçe molası vereceğiz:

Defalarca yazdık. İsim tamlamasında "camisi", sıfat tamlamasında "cami" yazılmalıdır. "Ayın"ın karşılığı bir harf kullanmıyoruz. İlmî çalışmalarda işaret konuyor. "Cami"de son ses "ayın"dır. Çoklukla bilgisizlikten bu sesi var gibi göstermek isterler. Mevzuu-mevzusu, sanayii-sanayisi, tevzii-tevzisi... Sonu ayınlı kelimelerde, zorlanmadığımız yerde isim tamlamasında, tamlananın ekinin öncesi "s" veya "y" kaynaştırma sesini belirtmeliyiz. Biri yazmış... Bu "biri"nin "Türk"le de arası hiç hoş değil. Hâliyle M. Kemal''le de kanlı bıçaklı! Taksim Camisi sevincini paylaşmak isterken Taksim Câmii'' yazarak kafa karıştırıyor. Onu okuyan yanılmasın. İkinci ses elif. Uzatma görünür ama a''ya şapka gereksiz. Apostrof konacaksa ikinci i''nin sonuna değil; iki i''nin ortasına konur. Dediğim gibi ayın sesi, ilmî çalışmalarda ters apostrofla (''), uzatmalar da şapka yerine bir üst çizgiyle gösterilir. Meselâ; mabet, mana gibi kelimelerde, ilk hece ayınlıdır; a sesi üzerine şapka koyuyorlar. Burada uzatmalı mı okuyacaksın, ayınlı mı bilinmiyor. Yani Türkçenin halledilmesi gereken öyle meseleleri var ki... (Osmanlı harflerinden vazgeçilmeseydi, Türkçe bu derece tartışılmazdı demeyin! Osmanlı harfleri meselesine en çok kafa yoranlardanım. Sakın ha!... Eski harflere hiç yanaşmayın! Öğrenmek başka, tercih etmek başka.)

Asıl mevzuya giremedik. "Az sonra…" demiştik. Yarın.

Yazarın Diğer Yazıları