EBA çökmüş…
"Okul öncesi ile birinci sınıflar okulda ders yapacak gerisi EBA üzerinden öğretime başlayacak" dediler, daha uzaktan eğitimin açıldığı ilk gün EBA çöktü. Yetmedi Sayın Bakan herkesi şaşırtan ilginç bir açıklama yaptı: "Öncelikle EBA'daki yoğunluktan söz edeyim. Bu bizim için mutlu bir edici bir haber çünkü inanılmaz bir talep var."
Ne talebi?
Piyasaya serbest mal mı sürüyoruz?
Eğitim zorunlu bir hizmet malı. Bu sebeple eğitimde talebi patlayamaz, çünkü eğitim zorunlu.
EBA'nın çökmesi demek, bakanlığın hesapsız kitapsız okulları interaktif ortamda başlatamaması demek. Bu sebeple, diyebiliriz ki Milli Eğitim Bakanlığı, ilkokul, ortaokul ve liseden milyonlarca öğretmenin ve öğrencinin interaktif ortamda derse başlatması halinde sistemin çöküp çökmeyeceğine dair en küçük bir bilgiye sahip değildir. Dersleri başlatıncaya kadar önlem alacak, sistemi güçlendirecek bir çabanın içinde de olmamıştır.
Aslında EBA'nın çökmesi demek, yönetimin kendini açığa vurması demektir.
Bugüne kadar yapılan tüm eleştirilerin halkı olduğunu salı günü ders başlamak için bilgisayar, tablet ve telefonları başına giden 16 milyondan fazla insan aileleriyle birlikte gördü.
Şimdi sorma zamanı, bir öğretim yılını bu mantık ve bu interaktif sistemle mi başarıya dönüştüreceksiniz? İnteraktif öğretimin başladığı birinci gün kimse ders yapamadı. Bu durumda hiç kimse matematik, tarih, coğrafya, hayat bilgisi vb. ders bilgilerini edinemedi. Yarın, öbür gün ne olacak belli değil.
Bu durumda Türkiye 2020-2021 öğretim yılını başarısızlıkla mı sonlandıracak?
Bunun anlamı nedir biliyor musunuz?
"Kayıp yıl" demek.
Kayıp yılın anlamı da gelecekte ekonomik büyüme yerine uluslararası verilere göre %11 küçülme demek. Eğitim sadece çocukların okuma yazma öğrenmesi demek değil, bir ülkenin bilgi, beceri, donanım ve yeterlikler yönünden kendini geliştirmesi demektir. Bu gelişmeyi hiç şüphesiz öğrenme sonucu elde edilen bilgi sağlar.
***
EBA çalışsaydı sorun tamam olur muydu?
Olmazdı.
Milli Eğitim Bakanlığı'nın (hatta pek çok eğitimcinin) en temel yanlışı, yüz yüze eğitimde kullanılan öğretim yöntem ve tekniklerinin tıpkısının aynısının interaktif (bilgisayarla ders)ortamda da kullanırsa başarıya ulaşacakları yönündeki inançtır.
Peki, nasıl olmalı?
Öğretim, interaktif sisteme göre düzenlenmiş olmalı.
Her kademedeki okulların öğretim programları (bakanlık buna müfredat diyor), interaktif ortama uyarlanmalı. Bunun için de EBA sistemi yetmez. Uzaktan eğitim için başlı başına İnteraktif öğretim yazılımı geliştirmek gerekir.
Madem okulun yerini bilgisayar alıyor, madem, öğretmenin yüz yüze iletişiminin arasında beyaz cam var, madem, sınıf ortamı öğrencinin içinde bulunduğu ortamdır, öyle ise, öğretimin ve bağlı olarak da öğrenmenin şekli buna göre düzenlenmeli değil mi?
Evet.
İşte bu uzaktan eğitim için yeni bir model, yeni bir süreç ve yeni bir öğretim sistemidir.
Konu köşe yazısını aşacak kadar uzun. İnteraktif eğitim yazılımında öğrenci, kendisine sorulan bir soruya, ekranda açılacak bir kutucuğa doğrudan yazarak, çizerek, işaretleyerek ulaşabilmeli, öğretmen anında değerlendirirken sistem de öğrenciye ve öğretmene kimi zaman ses, kimi zaman renkle uyarı gönderebilmelidir.
Aynı şekilde klavye sistemi de buna göre "eğitim klavyesi" olarak düzenlenmeli.
Bir matematik öğretmeni, maus yardımı olmadan, karekökü, üslü ifadeleri, cebirsel denklemleri yine sembol aramadan doğrudan klavyeden yazabilmelidir. Bir kimyacı, deney düzeneğini öğrencilerin yapmasını ve göstermesini isteyebilmelidir. Yani demem o ki, interaktif öğretim yazılımı, sadece ses ve görüntü üzerine kurulu EBA sisteminin ötesinde, onu da içine alan, öğrencinin öğretmenin ekranına uzakta girerek yazma, listeleme, deney yapabilme fırsatı vermelidir.
EBA çökmüş, çökmese ne olacak?
Kayıp yıl kurtulacak mı?