Diyarbakır'a uğrayan siyasîlere bir şeyler oluyor!
Siyasîlerimiz Diyarbakır''a gidince dilleri değişiveriyor. Sanki bir başka ülkeyi ziyaret ediyorlar.
En son R. T. Erdoğan, Diyarbakır''daydı. "Çözüm sürecini, biz bitirmedik." dedi. Hasbinallah!
"Biz bitirmedik!" sözünün altında öyle "farklılaştırmalar" yatıyor ki...
R. T. Erdoğan, iktidarlarının ilk yıllarında 2004''te şöyle demişti: "Avrupa''dan gelenler neden hep Diyarbakır''a gidiyorlar? Yok mu başka şehrimiz? Gitsinler Rize''ye, Erzurum''a!.."
Reis Bey, "Bizim şehirlerimiz, bölgelerimiz arasında bir fark yoktur. Neden Diyarbakır''a özel ilgi?" demeye getiriyor ama sonra gördük... Özel ilgiyi gösteren kendisi oldu.
Binali Yıldırım, İstanbul Belediye Başkanlığı''na aday gösterildiğinde, Diyarbakır''dan İstanbul''daki bölge halkına mahallî dille seslendi. Bunun mantığını bölge halkı bile anlamamıştır... Bizi niye ayırıyor, ayrı görmek istiyorsunuz, demiştir.
Turgut Özal''ın da Erdal İnönü''nün de Demirel''in de Mesut Yılmaz''ın da özel ilgilerini biliyoruz.
Özellikle 1990''lı yıllarda "Güneydoğu Meselesi", "Kürt Sorunu" gibi başlıklar altında, birtakım kuruluşlar ve hatta partiler raporlar hazırlamıştı. Bu raporların en ayrıntılarından biri o zaman başında Erdal İnönü''nün olduğu SHP''nin idi. ANAP''tan Adnan Kahveci''nin kendisi de bir rapor çıkarmıştı. Bizzat istemiştim. Göndermişti.
İş adamları bile rapor hazırlattılar. Türkeş''in Sakıp Sabancı''ya tok sesiyle "Ağa, ağa çizmeyi aşıyorsun!" çıkışı hâlâ kulaklardadır.
Ve bütün bu raporları ele alarak, o zamanki gazetemde uzun bir yazı dizisi yayınlamış, "saçmalıkları" bir bir ortaya koymuştum.
Güney sınırlarımızın hemen ötesi de bizim. Bu sınırlar cetvelle çizilmiştir. Türkiye''nin Suriye''ye girmesi gerekirdi ve girdi. Aynı şekilde, Irak''a da girmelidir. Terörle mücadele için "mevzi" olarak varız sadece. Barzanî sahasına gittiğimde fark ettim... Halkın yüzü Türkiye''ye dönük. Kitleyi kazanmak gerek. Halk uzatacağın ele teşne. Güney sınırlarımızın hemen ötesi için "kazanma" stratejisi geliştirmeliyiz. Kesinlikle bir ayrı yapıdan bahsedemezsiniz. Ettiğiniz an neden sana yüz versinler!
Bizim siyasîler, etnikçiliği, mikro milliyetçiliği, "Türk"ü silmenin yolu gören "ideolojik ırkçılar"ın fazla tesirinde kalıyorlar.
"Çözüm" dediğinizde neredeyse çözülüyorduk! Fark ettiniz ve döndünüz. Kesin bir hat çizdiniz.
Ne olursa olsun Marxizm''den çarklı etnikçi sol yapılara artık kapılmayın.
("Marxizm" diyorsam, bu "ideolojik ırkçılar" için Karl Marx bir malzeme. Bir düşünür, bir gazeteci olan Marx asıl benim gibilerin "adam"ı. Onun için Marx''a kıymet veririm. Fikrimizi yoğurmak, farkları ortaya koyabilmek için Marx''ı iyi bilmeliyiz. Marx''ı kalkan yapan emperyalist komünist diktatörlerin kuyruğuna takılanların kasıtlarını böyle ortaya çıkarabiliriz.)
Şu satırları yazalı neredeyse 30 yıl oluyor:
"Türkiye''nin meselesi, doğu meselesi, güneydoğu meselesi, güney meselesi, kuzey meselesi, batı meselesi değil... Türkiye''nin meselesi, doğrudan doğruya politikacı görünüp, gazeteci görünüp, ilim adamı görünüp, aydın görünüp Türkiye''yi bölmek, Türk birliğine giden yolu tıkamak isteyen gafillerin, hainlerin içimizde hâlâ kalıp kalmayacakları meselesidir..." (12 Nisan 1992)
Ne değişti?!