Diyarbakır mı, Amid mi?
Bazı çevreler, Diyarbakır'ın eski adı Amid'de ısrarcılar. Bu ısrar politiktir.
Amidli Ali Emirî Efendi'nin (1857-1924) Türk kültür tarihinde apayrı yeri vardır. Dünya'da tek nüshası olan Divanü Lügati't-Türk'ü bulan o, İstanbul'da Millet Kütüphanesi'ni kuran da o. "Amid" adı üzerinden Ali Emirî'yi andıktan sonra "Amid" adına gelelim.
Dr. Yusuf Gedikli, Amid'e dair bir açıklama gönderdi. Hemen hiçbir yerde topluca bulamayacağımız bilgiler:
"Kuzeydoğu Suriye'deki Karaçuk (Karacık) Dağı'yla ilgili açıklamama yer verdiğiniz için çok teşekkür ederim. Yalnız yazınızda geçen Amid konusunda da bir kaç söz söylemeyi gerekli gördüm.
Diyarbakır'ın adı MÖ 1260 yılında Asur kaynaklarında Amid olarak görülür. Asur yıllıklarında Amidi olarak anılır. Yunan ve Roma kaynaklarında Amida olarak geçer. Süryani kaynakları da Amidi der. Bu ad Arapların şehri fethine değin sürmüştür.
Bu duruma göre Amid Asurcadır. Sanılabileceği gibi Kırmançça, Zazaca, Soranca ve benzeri dillerden değildir. Günümüzde bazılarının Diyarbakır'a ad olarak koyduğu Amêd'in kökeni böyledir. Anlamı ise bilinmemektedir.
Batlamyus'ta (MS II. yüzyıl) Ammaia olarak geçen kentin Diyarbakır olduğu sanılır.
Şehre Araplar, surlarının ve binalarının kara bazalt taşlarından yapılı olmasından dolayı 'El-Amidü's-Sevdâ' (Kara Amid), Türkler 'Kara Amid' demişlerdir.
Amid başa h takısı alarak ve ince sıradan Türkçe ses uyumuna girerek Dede Korkut'un ikinci ve dördüncü boylarında Hemid olmuştur. Dicle Irmağı ise Dede Korkut'un ikinci, üçüncü ve yedinci boylarında Amıt Suyu olarak anılmıştır. Demek ki Amid adı Türkçede Hemid ve Amıt olmuş, iki ayrı kavramı (kent ve ırmak) karşılamıştır.
Diyâr-ı Bekir adı şehrin Araplarca fethi üzerine bölgeye yerleşen Rab'a kabilesinin bir kolu olan Bekr bin Vâil'den gelmiştir. Atatürk 15 Kasım 1937 günü pazartesi saat 18'de halk evinde yaptığı konuşmada 'Yirmi yıl sonra Diyarbakır'da bulunuyorum' demiş ve şehrin adı Diyarbakır olmuştur.
Diyarbakır Romalılar ve Persler arasında el değiştirmiş, sonunda, 640'ta, Araplar hâkimiyet kurmuştur.
Perslerin 359'da kaleyi kuşatmalarında Hunsu (Chionitae) Türkleri de Persler yanında savaşmışlardır (Bu Türkler bugünkü İran Türkmenistanında yaşıyorlardı).
Diyarbakır birçok Türk beyliğinin (Yınal oğulları, Artuk oğulları vb.) ve Akkoyunluların başkenti olmuş, Osmanlıların önemli bir vilayetini teşkil etmiştir.
Diyarbakır kalesiyle de ünlüdür. 5.5 kilometre uzunluğundaki surları Çin seddinden sonra dünyanın en uzun suru kabul edilir. Kalesindeki burçlardan birinin adı Keçi (Kiçi) burcudur. Keçi, Kiçi Türkçenin 'küçük' sözünden başka bir şey değildir. Keçi Hanım, Keçi-ören gibi kişi ve yer adlarının aslı da Kiçi Hanım, Kiçi-ören'dir.
Diyarbakır iç kalesinde Dingil Hava denilen yer adının anlamı, 'yüksek, havadar yer'dir. Dingil ve çeşitlemeleri 'tepe, uç, doruk'tur." (Dr. Yusuf Gedikli).
İnsanların ömrü olduğu gibi kelimelerin de ömrü vardır. Aramıza ikilik sokmayalım.