Diyarbakır çıkarması daha çok konuşulacak
R.T. Erdoğan''ın "Diyarbakır çıkarması" daha çok konuşulacak. Sanırsınız ki, bir başka ülkeye gitti. Vereceği mesajın ne olacağı derdine düşüldü. Öyle bir idrak ki, "PKK/KCK Devleti" gayr-i resmî kurulmuş, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan, sanki bir "dostluk" ziyaretinde bulunuyor.
Geçmişten beri "Diyarbakır"da "farklılaştırıcı" mesaj verme takıntısı, PKK''yı cesaretlendirmiştir. PKK''nın siyasî uzantısı HDP''nin "dişi" genel başkanı "Hiç kimse Kürtlerin, Kürt halkının oylarını çantada keklik olarak görmesin. Kürtler hiç kimseye mecbur değildir, hiç kimseye de mahkûm değildir." diyor.
Etnisite ayrı bir dünyada yaşıyor! Seçim zamanı o ayrı dünyadan yer yüzüne inecek. Bunlara inmeleri için zeplin gönderen de HDP/PKK olacak! Akıl dışı yorumlar insanı nereye götürür? Veya neye batırır? Siz bilirsiniz, ben söylemeyeyim.
"Dişi Başkan" dedim... Üzerinde durmamız gerekiyor.
PKK, bir "dişi", bir "erkek"ten müteşekkil eş başkanlık ihdas etmek istedi. Emir Abdullah Öcalan''dan gelmişti. 2004''tan beri bu eş başkanlık meselesi tartışılır. Şimdi hapiste tutulan Selahattin Demirtaş, "Kadın belediye başkanı olan yerlerde erkek, erkek belediye başkanı olan yerlerde de kadın vekil sistemiyle eş başkanlık sistemini oturtuyoruz. Genel merkezimizde il ve ilçe teşkilatlarımızda her yerde eş başkanlık sistemini oturtuyoruz." demişti.
Mahkemeler "eş başkanlığı" önce reddetti. Sonra "Çözüm=çözülme" döneminde bilmem kaçıncı "demokratikleşme paketi"nde "dişi/erkek" eş başkanlık getirildiği açıklandı.
Reis Bey, başbakanken, 30 Eylül 2013''de "Siyasî partilerde eş genel başkanlığın önünü açıyoruz. İlgili yasa maddesini değiştirmeyi uygun gördük. Seçim kanununun 15. maddesine ek yapıyor, iki kişiden fazla olmamak kaydı ile eş genel başkanlık sistemini getiriyoruz." dedi ve getirdi.
R. T. Erdoğan''ın ne kadar "istikrarlı"(!) yürüdüğünü göstermek için 10 Ağustos 2005''te ne dediğini de okuyalım:
"Adına ister ''kökeni Kürt vatandaşlarımızın toplumsal talepleri'' deyin, ister ''Güneydoğu sorunu'' deyin, isterseniz ''Kürt sorunu'' deyin... Sorunlar, anayasal düzende, demokratik cumhuriyet sistemi içinde ve daha çok demokratikleşme yoluyla çözülmeli."
Geçmişte yazdım. A. Öcalan, İmralı duruşmalarında savunmasında kaç defa "demokratik cumhuriyet"ten bahsetti biliyor musunuz? Tam 63 defa... (24 Mart 2017 tarihli yazıma girilebilir.)
Şaşıracaksınız, R. T. Erdoğan''ın o zaman konuşmasını kim hazırladıysa, İmralı''yı dikkate alarak bir paralellik kurmak istemiştir. (Mehmet Uçum! Bu işte senin parmağın olmasın?!) A. Öcalan''ın duruşmalarda bahsettiği "demokratik cumhuriyet" görünürde aynı çerçeveye oturuyor.
"Kürt" beri, "Kürt" geri!... Aklı başında bildiğimiz nice insan "Kürt oyları" diyebiliyor. Hadi PKK/HDP''liler der, maksatları belli... Diğerlerine ne oluyor?!
Nice zamandır "ideolojik ırkçılık"tan bahsediyorum. At gözlüklü, eski Marxist bozuntuları, neo liberaller "proletarya"dan bir halt olmayacağını anlayınca "milletin/ümmet"in altını etnikçilikle oyalım dediler. Marxistler, umumî efkâr üzerinde hegemonya kurmuşlardır. Perde arkasından sufle verirler, beyinleri böyle böyle yıkarlar.
Buraya kadar giriş. Mehmet Metiner, eski HADEP Genel Başkanı. Eski Ak Parti milletvekili, yazar. Önceki gün öyle bir yazı yazdı ki... Yoksa ben mi yazdım, diye bir an tereddüde düştüm! Bunu kendisine de ihsas ettim. Ele alacağız. Yarın.