Dinin dili Arapça değildir
Her konudan, her yapılandan bir kavga çıkarmak zorunda mıyız? Şimdi de tutturdular "Türkçe ezan okuyorlar, yok Kuran okuyorlar, bakın görün din ne hale geldi" demeye..
Ne hale geldi din?
Anlaşılmazken anlaşılır hale geldi.
Neden rahatsız oluyorsunuz?
Ben Kur'an'ı mealinden birkaç kere okudum. Kötü mü yaptım? Allah'ın ne dediğini anladım. Ne istediğini gördüm. Neyi önemseyip, neyi en çok önemsediğini bu sayede bildim.
Neresi yanlış?
Bilmese miydim?
Anlamasa mıydım?
Çok mu günah işledim?
Efendim Şeb-i Aruz'un özel bir ritüeli var, adamlar onu bozmuş.
Hayır bozmamış.
Orası Farsçaymış..
Şurası Arapçaymış..
Lafa bakar mısınız?
Bu dinde her dil konuşulabilir.
Eee?
Bir tek Türkçe konuşulmaz öyle mi?
Zaten sıkıntı da tam olarak burada başlıyor. Bu zihniyetin kökleri taa Emevilere kadar gidiyor. Bir grup Türk heyeti Emevilere gelip İslam'ı tanımak için görüşme istediklerinde Emeviler: "Bu din Arapların malıdır. Bize inmiştir. Onlar da kim? Biz bakalım Müslüman olmalarına izin veriyor muyuz" demişlerdi.
Talas Savaşını hatırlayın.
Çinlilerle Abbasilerin savaşını.
Dönemin Abbasi halifesi olan zat Türkleri aşağılıyor, beğenmiyor, önemsemiyordu. Kendince basit görüyordu. Nihayetinde Türkler kıl çadırlarda yaşayan çobanlardı.
Ne oldu sonra?
Muhtaç oldular.
O dönemin savaşlarında ganimet ve savaş getirisi önemli bir yer tutuyordu. Türkler çoğu kere hasım oldukları Çinlilerle bir getiri elde etmek için anlaşmışlardı. Savaşın bu şartlarda kazanılamayacağını gören Abbasi kumandaları, kazanmanın yolunun Türklerle anlaşmak olduğunu anladılar ve bir gece tüm sözlerini geri alacak vaatlerde bulunarak anlaştılar.
Savaş İslam ordusunun oldu.
Sonra?
Sonra Türkler kendi kurdukları devletlerde medrese diye Farslarda ve Araplarda kurumsallaşan dini okulları açtı ve bunlar, eğitim dilini Arapça, sonra Farsça'yı da ilave ederek toplumda yabancılaşmayı kurumsallaştırdılar.
Tüm devirlerde bütün Türklere daima şunu öğrettiler: "Dinin dili Arapça'dır. Bak Allah Kur'anı Arapça indirdi. Onu bozamayız. Türkçe okumak günahtır." Sanki Allah Araplara İngilizce Kur'an indirecekmiş de indirmemiş, özellikle Arapça'yı seçmiş gibi. Hâlbuki din evrensel. Bütün insanlığa inmiş. Sen, bütün insanlığa inmiş bir dinin dili Arapça diyorsun. Dinin dili değil, vahyin indirildiği ilk muhatap toplumun dili Arapça.
Allah ilk muhatap toplumla kendi dilinde konuşmaktadır. Bundan daha doğal ne olabilir? Bu dinin dilinin ne olduğunu değil, muhatabın dilinin ne olduğunu gösterir.
Ulema taifesi önce bunu anlasa iyi olur. Sonra da şunu anlamalıdır: Dinin dili evrenseldir. Ve dinin dili, bir üst dildir. İlahi hitap, Tanrı kelamıdır. Özeldir, biriciktir.
Ulema taifesi, daha Allah'ı anlamamış. Dinin dilini sıradanlaştırarak, Arapça'yla sınırlandırıyor. Böylece Allah'ı/Tanrı'yı, Araplar dışında geriye kalan insanlarla konuşamaz, muhatap olamaz hale getiriyor. Bu taife, önce kendi zihnini berraklaştırsın.
Ağzından çıkanları kulakları duysun.
Bir daha söylüyorum: Dinin dili Allah'ın dilidir. Üst dildir. Biriciktir, özeldir ve evrenseldir. Vahiy ise, muhatap topluma anlatıldığı için, bu üst ve biricik dilin Arapça ile izahıdır.
Ben Arapça ile izah edilen vahiyi, kendi dilim Türkçeye, bir başka toplum kendi dili Fransızca'ya, Rusça'ya vd. çevirerek okur ve anlarız.
Bunun için ulemanın aklına ihtiyacımız yoktur. VI. Yüzyılda sıradan bir bedevi okur yazarın anladığı Kur'an'ı bu devirde akıl sağlığı yerinde olan herkes anlar. Kimse endişe etmesin.