'Dilsiz' milletin eğitimi!..

Medenî ilişkileri olan milletler başka dillerden ister istemez kelimeler alır. Bu kaçınılmazdır.

İlk tarihlerde Çin'le komşuyduk. Moğollarla neredeyse iç içeydik. Dönem itibarıyla en "medenî" millet Çinlilerdi. Kendi tarihimizi bile Çinlilere borçluyuz! Çok alışverişimiz olmuştur. Türkçe sandığımız birçok kelime Çinceden geçmiştir, Moğolcadan ve hatta şimdi esamisi okunmayan kavimlerden geçmiştir.

İslâm dinini kabul ettik... Dilimize ister istemez Arapça, Farsça tesir etmiştir.

Anadolu ve Balkanlara yayıldık, Ermenice ve Rumca kelimeler dilimize girmiş, "bizim" olmuş, "biz" olmuşuz.

Hepsinden çok memnunuz. Eksiğimizi tamamladık, gediğimiz kapadık.

Ermenilerle de Rumlarla da savaşın eşiğindeyiz. Geçmişte Yunan istilâsına karşı millî mücadele verdik. Taşnak çetelerinin katliamı hâlâ hafızalarda. Şimdi Azerbaycan Türkleri, Ermenilerle vuruşuyor. Dolayısıyla biz vuruşuyoruz.

Çin, Doğu Türkistan'da Türklere zulmediyor. Doğu Türkistan Türkçenin âbidevî eserlerini ortaya koyan Yusuf Has Hâcib'in, Kaşgarlı Mahmud'un da memleketi. Ne yapalım şimdi? Çinceden geçmiş kelimeleri ayıklayalım mı?!

Rumcadan, Ermeniceden girmiş kelimelerin de bir listesini yapalım. Sonra dil kaidesine uysun veya uymasın, karşılarına birer kelime uyduralım. Uyduramazsak eski metinleri tarayalım, bakalım, artık kullanılmayan, devri kapanmış kelimeler var mı? Bulalım ve bunlarla düşmanlarımızın "çaşıt" kelimelerini yer ile yeksan edelim!

Balkanlarda dolaştınız mı? Ben birçok defa Yunanistan da dâhil dolaştım. Boşnakları, Arnavutları saymayalım, onlar Müslüman. İster istemez Türkçeden kelimeler girmiştir ama Yunan ve Sırp sahalarında da o kadar çok Türkçeden geçmiş kelimelerle karşılaşıyorsunuz ki... Bunlar dilimizde yer tutmuş Arapça, Farsça kelimeler de olabilir ve hatta Rumca, Ermenice kelimeler de...

"Balkan Volkanı" kitabımızdan yine aktarmak istiyorum:

"Balkan dillerinde, Bulgarcada, Sırpçada, Hırvatçada, Yu­nancada, Romencede, Arnavutçada, Makedoncada, Romcada pek çok Türkçe kelime vardır. Hiç Türkçe bilmeyen biriyle karşılaşsanız, bazen bu dillerdeki Türkçe kelimelerin yar­dımıyla bile meramınızı anlatabilirsiniz. Peki, milliyetçi­likleri bu kadar güçlü bu milletler kendilerini 500 yıl esa­ret altında tuttuklarını söyledikleri bir milletin dilinin ke­limelerini neden kendi dillerinden atmayı düşünmemiş­ler?

Bunun cevabını Yaşar Nabi Nayır da merak et­miş... Yaşar Nabi Nayır, Yugoslavya gezisinde karşılaştı­ğı bir durumu anlatır. Sırpça ve Hırvatçada pek çok Türkçe kelimenin olduğunu görünce sormadan edemez.

'Bu yabancı sözleri Slavca karşılıklarıyla değiştir­mek isteyenler sizde çıkmıyor mu?' 'Hayır' dediler. 'Ne diye değiştirelim. O sözler dilimize girip yerleşmiş. Hem ne zararı var bu yabancı sözlerin bize? Tam tersi­ne, bu sözler Sırpça'ya ayrı bir çeşni, ayrı bir özellik ve­riyor, o yüzden bizim dilimiz daha renkli oluyor. Bütün bu faydaları dilimizden çıkarıp atmak için olmayacak bir savaşa girişmenin mânası ne? Biz dilimizden mem­nunuz.'"

Üsküplü Yaşar Nabi Nayır'ın (1907-1981) Yeni Türk Edebiyatı'nda ayrı yeri vardır. Varlık dergisini çıkarmış, tanınmış birçok edebiyatçıyı dergide toplamıştır.

Dil meselesini halletmeden eğitimde, kültürde reforma gitmekten bahsetmek boş. Kendi ideolojiniz için dahi "Dilsiz" millete ne verebilirsiniz?!

Daha söyleyeceklerimiz var.

Yazarın Diğer Yazıları