Diktatörlük mü isteniyor?

Anayasa Mahkemesi'nin eski raportörü ve genel sekreteri Bülent Serim, "Referandum meşru değil." diyor.

Ben de gerçekten öyle düşünmüştüm. Ancak yazmaya fırsat bulamadım.

Bir yazımda, çok kişi gibi, Cumhurbaşkanı'nın tarafsızlığını hatırlatmış, Anayasa'nın 104. maddesini olduğu gibi vermiştim: "Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Türk Milleti'nin birliğini temsil eder; Anayasa'nın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir."

Şunu da sormuştum: Açık açık Anayasa çiğneniyor. Bunun bir müeyyidesi yok mu?

Dün itibarıyla, güya propagandalar kanunen sınırlandırıldı. Devlet erkânı devletin imkânlarını kullanamayacak. (Hile-i şer'iye ile her türlü melâneti yapacaklarından şüpheniz olmasın!) Tek hile-i şer'iyeye başvurmayacak olan ise "Cumhurbaşkanı"! Zat-ı muhterem zaten "tarafsız"(!) olduğu için "evet"e çalışacak ve halkın sırtından istediği gibi harcama yapacak! (Hz. Peygamber'i, Hz. Ömer'i örnek gösteren "Müslümanlar"a bakın! Zamanlar üstü fetvacımız Prof. Dr. Hayrettin Karaman, halkımızın sırtından "evet" propagandasına çıkan "tarafsız" Cumhurbaşkanımızın tavrına dair bir fetva lütfederlerse aydınlanırız!)

Bülent Serim, Anayasa'nın 67. ve 79. maddelerini hatırlatarak, "referandum sürecinin adil, dürüst ve eşit koşullarda yürütülmesi gerektiğini" belirtir.

Referandum vetiresinde ne âdillikten, ne adaletten bahsedebiliriz. Âdillik ve adalet olmayınca, çıkacak "evet" elbette meşru sayılamaz. Bütün ön kesmelere rağmen, "hayır" çıkıyorsa, bu halkın "demokrasi" talebindeki ısrarıdır ve zaferidir!

Bülent Serim başka vahim noktalara işaret ediyor. Sadece birinci maddeyi vereceğim. Bizi nasıl bir tehlikenin beklediğini anlarsınız:

"Getirilen sistemin adına ne derseniz deyin, sonuçta bu Anayasa değişikliğiyle; erkler ayrılığından erkler birliğine geçilmekte, yasama, yürütme ve yargılama yetkileri, başka bir deyişle 'Devlet kudreti' bir tek kişide toplanmakta, bu kudretin denetlenmesine son verilmektedir. Yani denetimsiz bir güç yaratılmaktadır.

Bu sistemin adı, öğretide de vurgulandığı gibi 'diktatörlük'tür.

Öyleyse bu değişiklikle devletin siyasal rejimi parlamenter demokrasiden diktatörlüğe dönüştürülmektedir. Yani sivil darbeyle anayasal düzen değiştirilmektedir.

Referandum bir demokrasi kurumudur.

Nasıl ki temel hak ve özgürlükler konusunda referandum yapılamazsa, demokrasinin diktatörlüğe dönüştürülmesi konusunda, yani yok edilmesi için de referandum yapılamaz. Yani nasıl halka 'Yaşam hakkından vazgeçiyor musunuz?' diye sorulamazsa, 'Diktatörlük istiyor musunuz?' ya da 'Tek adam rejimine geçilsin mi?' ya da 'Demokrasiye son verelim mi?' diye de sorulamaz.

Aslında kuvvetler ayrılığını ortadan kaldıran bir değişikliğin adı da 'anayasa değişikliği' olamaz. 1789 İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi'nin 16. maddesinde, 'kuvvetler ayrılığını içermeyen' bir anayasaya anayasa denilemeyeceği açıkça ifade edilmiştir." (Odatv, 8 Nisan 2017)

İnşallah insanlarımız "evet"e basarak "dünyalarını ve ahiretlerini" tehlikeye atmazlar!

Yazarın Diğer Yazıları