Değişimin adı: Çok kültürlülük
“Gidişat nereye” diye soruyor akıl sahipleri birbirine. Söyleyeyim: Gidişat çok kültürlülük esasına dayalı Türkiye modeline.
Çok kıymetli Başbakan Yardımcımız nam-ı diğer Milli Görüş çizgisinin ağabeyi Bülent Arınç’a bakınız.
Soluğu en son nerede aldı?
Türkiye’deki Hıristiyan kulübünde.
Peki, ne açıkladı?
“Ruhban okulu açılabilir” .
Bunu bir kenara not alınız lütfen.
Hatırlayın geçen demecinde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ne dedi?
Mealen; “Eğer darbeleri sorguluyorsanız, buyurun şu 28 Şubatçıları da içeri alın. Asıl darbeyle tescilli olan onlar” .
Buna karşılık Türkiye’yi darbelerden temizlediklerini söyleyen Başbakan ne dedi?
“Bizi gaza getiremezsiniz”. Yani?
Biz 28 Şubat’la ilgilenmiyoruz dedi.
Lütfen bunu da bir yere yazınız.
Bu köşeyi sürekli takip edenler hatırlayacaklardır. Bendeniz, 28 Şubat’ın asıl amacının bugünkü AKP iktidarını işbaşına getirmek olduğunu pek çok kere yazdım.
Prof. Dr. Mahir Kaynak da bunu anlatan bir görüş dile getirdi. Dedi ki: “28 Şubat’ın asıl amacı AKP’yi iktidara getirmekti.”
Daha önce not aldıklarınıza bunu da ekler misiniz? Devam ediyoruz.
Türkiye’nin Büyük Orta Doğu çerçevesinde yeniden şekillendirilmekte olduğunu yazanların sayısı epey fazla.
Türkiye’de pembe bir devrim yapılmakta olduğunu söyleyenlerin sayısı da küçümsenmeyecek kadar fazla. Artık sağır sultan da duydu. Kaldı ki iktidarın kendisi de kaç yıldır itiraf eder gibi açıklıyor.
İktidarın statükoyla (öteden beri sürüp gelen durumla) başının dertte olduğunu ve asıl hedefinin statükoyu ortadan kaldırmak olduğunu hatırlattıktan sonra, sona doğru yaklaşılmakta olduğunun işaretleri belirdi diyebiliriz.
Tüm bu hatırlattıklarımızın ve hatırlatamayıp okuyucularımızın hafızasında olduğunu varsayarak ortaya konulanları göz önünde bulundurarak diyebiliriz ki;
1- Statüko iyice yozlaştırılmıştır. Statüko denilen şeyi ordu temsil ediyordu. Son zamanlarda özel mahkemeler aracılığı ile düzenlenen operasyonlar statükonun en kuvvetli temsil yeri olan TSK’yı belirli bir hizaya çekmeyi başarmıştır.
2- Bu durum, beraberinde Atatürkçü siyaseti merkeze alan geleneksel devlet anlayışını da deforme etmiş, milli (ulus) devlet siyasal modelinin kilit taşlarını ayıracak derecede oynatmıştır.
3- Esasında Türkiye’de siyasal sisteme yönelik değişim olacaksa buna doğru yerden ve doğru adresten başlanmalıydı. İşi bilenler de öyle yaptı. Türk Silahlı Kuvvetleri bunun için siyasal değişimin merkezindedir. Çünkü Kemalizm, ulus (milli) devlet gibi siyasal içeriğin yasal koruyucusu onlardır. TSK “rejimi koruma ve kollama” görevi olan ve aynı zamanda siyasal sistemi kuran bir kurumdur.
4- Bu durumda 28 Şubat gibi somut darbeleri “gaz verme” diyerek görmezden gelmek ve “açılım” siyaseti ile PKK taleplerine taviz vermek, Bülent Arıç’ın ağzından Ruhban Okulunun açılması gerektiğini dillendirmek kolaylaşmıştır.
Peki, nereye gidiyoruz? Yazımın en başında da söyledim: Çok kültürlü liberal bir Türkiye modeline. Statükoyu, öteden beri sürüp gelen geleneksel durumu ortadan kaldırmayı başardınız mı gerisi kendiliğinden gelir.
Açılım siyaseti çok kültürcülüğün özüdür. Hükümetin özlediği devrimin başarısı buna bağlıdır. Açılım siyasetinden vazgeçemezler.
Sonuç olarak; yeni Türkiye Atatürkçülüğü öne çıkarmayan, milliyetçi değerleri en aza indirmiş, farklılıkları önceleyen biraz Osmanlı biraz da ABD toplumsallığını içeren yeni bir yapı yolunda hızla ilerlemektedir. Şimdi aldığınız notlarla bu durumu ilişkilendiriniz lütfen.