Dayanışma eksikliği
Geçtiğimiz günlerde televizyon kanallarının pek çoğunda ortak yayın olarak gösterilen, pek çok ünlü ismin de yer aldığı bir bağış kampanyası gerçekleşti. 115 milyar lira toplandı. Kampanya "millî dayanışma" örneği olarak anıldı ama gerçekten bir dayanışma örneği miydi?
Sadece söz konusu kampanya özelinde değil, ilk günden itibaren tüm yardım sürecine baktığımda, kanaatimce bu felakette sınıfta kaldığımız konulardan biri kesinlikle "dayanışma" oldu.
Yardımlaşma
Şunu hemen söyleyeyim; yardımlaşma hususunda kesinlikle örnek oluşturacak kadar başarılıyız.
İmkânı az olan insanlar bile yardım etmek için elinden geleni yaptı.
Gençler, takdire şayan bir çaba harcayarak, hızla ve özenle yardımları bölgeye ulaştırdı, bölgedeki yardımlaşmada etkin bir rol aldı.
Maddi ve manevi, gerçekten vicdanlı ve cömert insanlar olduğumuzu gördük.
Sosyal devlette olması gerekenleri yazıp söyleyenler dahi, vaziyet buyken elinden geleni ardına koymadı.
Her partiden, her görüşten insanlar yardım toplamak için çabaladı.
Peki ya dayanışma?..
Dayanışma, yardımlaşmayı da kapsamına alan geniş bir kavram. İyi yardımlaşma örneği göstermiş olmak ne yazık ki dayanışma açısından da aynı başarıyı yakaladığımızı göstermiyor.
Türk Dil Kurumu''nun yaptığı tanım üzerinden bakalım:
Dayanışma(k), bir topluluğu oluşturan kişilerin bir şeyi gerçekleştirmek için duygu, düşünce ve çıkar birliği göstermesi, birbirini kollaması, demek.
Oysa bizde, depremzedelere yardım yapma konusunda en duyarlı insanlar bile taraflara ayrıldı.
Siyaseti teşkilatlanmalardaki ideolojik farklılıklar depremin ilk gününden beri, iş birliğine engel oluşturdu. Yardımlar ferdi veya küçük gruplar halinde yapıldı, öyle yapılmaya da devam ediliyor.
Önce devlet…
Dayanışma olmayınca, insanlar, elden veya küçük gruplar halinde doğrudan yardım yapma gayretine girmek zorunda kaldı. Bu da belki de yardımların boyutunu dahi azalttı.
Dayanışma eksikliği, şüphesiz, güven eksikliği ile ilişkili. Ancak bu güvensizlik, siyasetteki kutuplaşmanın toplumun her alanına yayılmasının sebep olduğu bölünmüşlükle de birleştiğinde iş birliği içinde doğru bir dayanışma örneği de ortaya koyamadık.
Burada şunu söylemeliyim, toplumsal dayanışma öncelikle devlette başlar.
Devlet, afet halinde, tüm kurum ve kuruluşlarıyla, her kademesiyle birliktelik duygusunu topluma geçirerek, buna siyasi partileri, sivil toplum kuruluşlarını ayırt etmeksizin dahil ederek toplumsal dayanışmayı başlatır. Bu açıdan muhalefet partilerindeki belediyeler de dayanışmada yer alır, sivil toplum da…
Parti devleti olma, hükümet ve devlet kavramlarının birleşmesi gibi sorunların dayanışmaya engel olması, afetin yarattığı problemleri dahi büyüttü.