Popülizm ve Liberal Demokrasi Etkileşimi
“Popülistlerin yaptığı halk-elit ayrımının doğası gereği dışlamaya kapı açılmaktadır. Bu açıdan ifade özgürlüğü ve onunla bağlantılı olarak basın özgürlüğü, toplantı ve gösteri özgürlükleri popülistler tarafından sıklıkla baskı altına alınmaya çalışılmakta; bu özgürlükleri koruyacak yargısal mekanizmalar ile anayasaların iktidarı kuvvetlendirici araçlara dönüştürülmesiyle de korumasız kalmaktadırlar. Bu durum ise, aslında yalnızca siyasal liberalizmin unsurlarıyla değil, demokrasiyle de çakışmaktadır. (…)
Gerçekten de popülist ülkelerdeki demokratik gerileme göstermektedir ki, oy kullanma hakkının kullanılması illa demokratik bir rejim doğurmaz. (…) Siyasi partilerin serbestçe kurulamadığı, ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiği koşullarda, halkın katılımı demokratik tercihlerin göstergesi değildir.”
Yukarıdaki paragraflar, bu hafta içi Yetkin Yayınları tarafından basılan “Popülizm ve Liberal Demokrasi Etkileşimi” isimli kitabımdan alıntıdır. Bunun için öncelikle, eserin kitap olarak yayınlanması sürecinde yardımcı olan Yetkin Yayınları ekibine içtenlikle teşekkür ederim.
Kitabı bu köşeden sizlere duyururken, izninizle, kitap hakkında da bir kaç şey yazmak isterim…
Özellikle demokrasinin beşiği olarak geçen Avrupa’da popülizmin yükselişe geçmiş olmasını üzerinde çalışmaya değer bir gelişme olarak görüyorum. Ancak popülist siyaset yapanların kendilerinin popülist olarak adlandırılmasını kabul etmemelerinin yanı sıra, tüm siyasal aktörlerce de popülizmin “ötekini” tanımlamada rakiplerini suçlamak için kullanılması, kavramın tanımlanması ve anlaşılmasındaki zorluğu arttırmaktadır. Bu açıdan kavrama sistematik bir açıklama getirmenin ve bu kapsamda liberal demokrasiyle çatıştığı ve çakıştığı noktaları tespit ederek örneklendirmenin kavramın anlaşılmasını kolaylaştırmasını umdum.
Zira kavramın önemi, kitabın baskıya hazırlanması sırasında gerçekleşen ABD başkanlık seçimini, ilk başkanlığı döneminde ABD kurumlarına zarar veren ve kaybettiği adil seçimlerin sonucunu eleştiren Trump’ın yeniden kazanmış olmasıyla bir daha görüldü ki, popülizm daha uzun yıllar gündemimizde kalacak.
Özellikle Türkiye’deki siyasi iklimin, bu iklim altında gerçekleştirilen yasal değişikliklerin, siyasal iktidarın meşruiyet kaynağı olan seçimlerin, son günlerin yine öne çıkan gündem konularından anayasa değişikliklerinin popülizm ve liberal demokrasilerin etkileşimi kapsamında değerlendirilmesi ve bu hususa açıklık getirmesinin Türkiye’deki siyasal katılıma yaklaşımda bilinci arttırmasını umuyorum.
Sıklıkla duyduğumuz popülizm kavramının bir hukukçu bakış açısıyla ele alınması ve bu kapsamda popülistlerin meşruiyetlerine temel gösterdikleri seçimleri inceleme fikriyle başlanan bir doktora tez çalışmasının ürünü olan bu kitabı yayıma hazırlarken, yalnızca hukukçuların değil, konuya merak duyan tüm okuyucuların bilgilenmesini sağlayacak birtakım düzenlemeler yaparak eserin okunurluğunu kolaylaştırmak istedim.
Dilerim, tüm ilgilenenler için faydalı olur.