Corona için de mi kaderci olacağız?
Dünya, koronavirüsünü (Coronavirus/2019-nCov) konuşuyor, uyarılar veriliyor ve tedbirler alınıyor. Tabi Türkiye'de de hepimiz, hızla yayılan bu virüsün akıbetini merak ediyor, ülkemize sıçramasından haklı olarak endişe ediyoruz.
Ancak… Dünyaya yayılan bir virüs problemi bile ülkemizdeki temel sorunları yüzümüze vuruyor gibi. Şöyle ki…
"Hükümet saklıyor mu?" Sorusu
Malumunuz, virüs hızla yayılıyor. Her gün yeni bir ülkeye yayıldığının haberini alıyoruz. Dün bu yazıyı yazmaya başladığım öğle saatlerinde, Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) 31 Ocak raporuna göre, Japonya, Güney Kore, Singapur gibi Asya ülkelerinin yanı sıra; Fransa'da 6, Finlandiya'da 1, Almanya'da 5 ve İtalya'da 2 kişi de virüs görüldü.
Avrupa Birliği ajansı olan Avrupa Hastalık Kontrol ve İzleme Merkezi'nin (OCDC) verilerinin dün saat 13:00'te yenilenen daha güncel verilerine göre ise, Almanya'da 7, Fransa'da 6, İtalya'da 2, İngiltere'de 2, Rusya'da 2, Finlandiya'da 1, İspanya'da 1 ve İsveç'te de 1 kişi de virüse rastlandı.
(Aslında bu iki veri arasındaki 24 saatlik süredeki değişim virüsün yayılma veya saptanma hızını gösterir vaziyette.)
Avrupa dışında ise ABD'de 7, Kanada'da 4, Birleşik Arap Emirlikleri'nde de 4 kişi de koronavirüsü ile karşılaşıldı.
Türkiye'de ise Sağlık Bakanı Fahrettin Koca açıkladı: "Bugüne kadar şüpheli hasta sayısı 70 oldu ama hiçbirinde koronavirüsü çıkmadı."
Ancak… Dünyada hal bu olunca, bizim vatandaşın aklına ilk gelen, "bu kadar ülkeye yayıldıysa bize de gelmiştir ama söylemiyorlardır" düşüncesi oldu ve bir paranoyaklıktır başladı. Sosyal medya komplo teorileri ile doldu, kirli bilgiler kulaktan kulağa yayıldı.
Ve hükümet ile devlet kavramlarının iç içe geçtiği ülkemizde, devlete güvenin hiç ama hiç kalmadığı tekrardan gün yüzüne çıkmış oldu.
Çin'de koronavirüsünden hayatını kaybedenlerin sayısı şimdiye kadar 259 olarak açıklansa da sayının aslında daha yüksek olduğu söyleniyor. Çin gibi baskıcı sisteme sahip ülkeden gelen bilgi pek tabi pek itibar görmüyor. Peki, ya Türkiye Devleti?
Devletin vatandaşından böyle önemli bir bilgiyi saklayacağına ihtimal vermiyorum elbet. Ancak buna ihtimal veren bir kişilerin olmasındaki sıkıntıya dikkat çekmek istiyorum ben.
Vatandaş, böyle bir durumda kendi devletine güvenmeyecek de kime güvenecek? Ne oldu da vatandaş, devlete güvenini yitirir oldu?
Araştırma Komisyonu Önergesinin Reddi
Aslında cevap basit: Yönetimde şeffaflık zaten büyük bir sorun. Bunun üzerine bir de gerçekleşen pek çok olayda vatandaş, canının umursanmadığını düşünmeye başladıkça; devlete güven iyiden iyiye azalmış oldu. En son Elazığ depremi ile konuştuk bunu, hala da konuşuyoruz; hem deprem vergileri açısından şeffaflık problemini hem de hasarlı binaların göz ardı edilmesi açısından insan hayatına karşı umursamazlık problemini…
Önce "önlem, önlem, önlem…" dedik defalarca ancak dinletemedik sözümüzü. Hatta söz konusu deprem bile önlemin önemi hususunda ders olmadı.
İYİ Parti tarafından TBMM'ye sunulan, dünyaya yayılmaya başlayan koronavirüsü ile ilgili bir araştırma komisyonu kurulmasını içeren önerge, AKP ve MHP oylarıyla reddedildi.
Peki ama neden?
Dünyayı etkileyen bir tehlikeden korunmak için baştan önlem alma önerisi neden reddedilir?
Yine mi kadercilik? İlla birilerimizin ölmesi mi gerekiyor devletin mücadelesinin başlaması için?
Dünya alarma geçmiş, biz neden duruyoruz, neden "ne olur ne olmaz" diyerek yapılması gerekenleri yapmıyoruz?
Hükümet, koronavirüsü ile mücadele için neyi bekliyor bilmiyorum ama vatandaşı tatmin edici açıklamalar yapılmaz ve önlemler alınmazsa, koronavirüsünden daha büyük hızla yayılan "her duyduğuna inanma" virüsü yiyip bitirecek ülkemizi.