Çarşafa dolananlara ne demeli?!

"Çarşaf" yaygarası koptu. Edremit''te, 30 Ağustos törenlerinde, bir genç kızın üstünden zincir koparılıyor, siyah örtü çekilip alınıyor ve bembeyaz elbisesiyle aydınlığa çıkarılıyor!

İlkel mizansen beni rahatsız etti. 30 Ağustos''la alâka kurduğun an bir kesim Millî Mücadele''ye de tavır alacaktır.

Bu "kara örtü"nün çekilip sadece aydınlığa çıkmak için değil, kadının "çarşaf"tan kurtarıldığı manasını da içinde barındırıyor. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği mizanseni hazırladıysa, "muktedirler" gözünde, "İslâmî giyim çarşaf(!)"a karşı kesin tavırdır!

Burada sıkıntı, "çarşaf"ın kutsanması. Türk kadının giderek çarşafa sokulmak istendiğini uyumayan gözler görüyor.

Üstelik Taliban Afganistan''da "İslâmî nizam(!)" kuruyor! Bütün dünyaya örnek oluyor! Biz ise, çarşafı kadının üstünden çekip aldık, medeniyete kavuşturduk, gibi bir "safsata" yıllar yılı beyinlere çakılıyor!

Önce iki alıntıyı okuyalım:

"Karışık ince ve hiç tanımadığım nefis bir şey kokuyordu. Bu koku başı sersem edecek ve kalbi teshîr edecek derecede güzeldi. Açık meşrepli, şuh bir kadın mı idi? Siyah yünlü çarşafın kısmen örttüğü altın yapraklar işlemeli kırmızı atlastan bir örtü içinde vücudu yumuşak inhinâlarla kıvrılıyordu... Gizlice bana gözlerini gösterdi ve bir bakışı beni cennetin, aşkın hudutlarını aşacak kadar âşık ve deli etti. Nihayet bilezik ve yüzüklerle süslü beyaz ve tombul ellerinden birini çarşaftan çıkarmaya razı olarak bir müddet abasının üstünde bıraktı. Ben titrek ellerimi bir aç el gibi semadan gelen bu nimete uzattım." (Rezzan Ârif, "Gülnur''un Günahı", Dergâh, S. 6, 5 Temmuz 1921)

Rezzan Ârif (1903-1986) sonra ünlü gazeteci Ahmed Emin Yalman''la (1888-1973) evleniyor. Rezzah Arif''in üslûbundaki rahatlığa ve "çarsaf"a dikkatiniz çekerim.

Maksat erkeklere göstermemekse, bir kadın yazar, daha 17-18 yaşında, çarşaf altından ne hissedileceğini yazıyor.

Anadolu insanı çarşaf deyince yatak örtüsü bilir. "Çarşaf" dedikleri "bürük"tür. Bürük giyilirdi.

İçki içen çarşaflı kadın örneğini daha önce verdim:

"Geçenlerde Kadıköyü''nde bir akşam üstü altın renkli jarse çarşaflı genç, güzel bir hanımla ona refakat eden genç bir mülâzıma bir Rum lokantasında tesadüf etmiştik. Olur a! Bu son senelerde bu gibi tesadüflerin hayret edilecek tarafı kalmış mıdır ki? Genç kadın, çarşaflı bir Müslüman hanımı olmak haysiyetiyle, yüzü lokantadaki Yunan zabitleri ve diğer yabancı müşteriler tarafından görülmeyecek surette, gülünç ve acayip bir vaziyette oturmuş ve hayâ ve ismet nâmına kâfi gördüğü bu ihtiyatla, önündeki dolu kadeh rakısını ikide bir refikinin kadehiyle tokuşturarak hem afîfâne ve hem de medenîce (âh, evet medenîce!) akşam yemeğini yiyordu. (...) genç mülâzımın üstelik Müslüman kadınını böyle iğrenecek bir vaziyete düşürmesinin binnetice milletini, vatanını ve dinini tezlîl ettirmesinin hesabını biz soracak değiliz..." ("İstanbul''un On Beş Günü-Bir Hanım", Dergâh, S. 12, 5 Ekim 2021).

İslâmda örtünme var. Kesin. Ama nasıl? Edebince giyinme...

Ve İslâm ikna dinidir. Zorlama yoktur. Bunu bir anlasalar!

Millî Mücadele''nin ardından gelen köklü değişiklikler, Osmanlı''nın devamıdır. Bunu da kafalarına bir yazabilseler!

Taliban birilerini umutlandırıyor.

Bilsinler ki, Millî Mücadele''yle hesaplaşmaya kalkanlar çarşafa dolanırlar, ülkeyi uçuruma sürüklerler!

Yazarın Diğer Yazıları