Canilik savaş değildir
Dünyada ilk savaş M.Ö. 2700 yılları civarında Sümer-Elam arasında çıkmış. M.Ö. 2700! Anneannem olsa; ‘Neydi başınızın zoru?’ derdi. Bi dur!! Yavaş!! Tekeri buldun, onu çevir.
Bu kutlu topraklarda verdiğimiz ilk büyük savaş Anadolu'yu Türk Vatanı haline getirmek için 26 Ağustos 1071 tarihinde kazanmış olduğumuz Malazgirt meydan savaşı. Sonrasında, Anadolu’yu düşman işgalinden kurtaran 26 Ağustos 1922 tarihli Başkumandanlık meydan muharebesinden bahsedebiliriz. Onurlu bir varlık mücadelesidir. Savunma savaşıdır. Her ne kadar aksini iddia edip, leke sürmeye çalışanlar varsa da, Türk milleti olarak, Allah’ın yardımıyla çıktığımız hiçbir savaşımızda, tecavüz, kadına, çocuğa ve yaşlıya zulüm söz konusu olmamıştır.
Tarihe geçmiş en ölümcül savaş, toplam ölüm sayısı bakımından, 1939'dan 1945'e kadar, 60-85 milyon ölüm ile II. Dünya Savaşı’dır.
Gördüğümüz üzere insanlık tarihi savaşlarla dolu. Din için yapılanlar, toprak için yapılanlar, maden için yapılanlar, coğrafi konum için yapılanlar.
Şimdi ‘Değerli’lerimizin savaşla ilgili söylemleriyle ufuk genişletelim.
* Savaş zaruri ve hayati olmalıdır. Milletin hayatı tehlikeye maruz kalmadıkça, savaş bir cinayettir… ATATÜRK
* Biz kimsenin düşmanı değiliz, yalnız insanlığın düşmanı olanlara düşmanız… ATATÜRK
Ebû Hüreyre'den (ra) rivayet edildiğine göre, Resûlullah (sas) şöyle buyurmuştur: “Harp, hiledir…”
* Şeytanla her savaşa, korkusuzca varım... İnsan şeytanlaşırsa işte o zaman korkarım... Hz. Mevlana
Bunlar da çeşitli devletlerin atalarının sözleri;
* Elinde sopa ile barış, savaş demektir.
* Savaş başlayınca, cehennem açılır.
* Ateşle, bir de savaşla oynanmaz.
* Barış görüşmeleri yapabildiğin sürece, savaşın kapısını çalma!
* Barışın kurduğu kentleri, savaş yıkar.
* Bir günlük savaş, bin günlük yas getirir.
Kimse tavsiye etmemiş. Peki, bu kadar istenmeyen ama hep burnumuzun dibinde olan ‘savaş’ neden gündemden hiç düşmüyor? Çünkü birileri nemalanıyor. Savaşı hain planlarına basamak olarak kullanıyorlar.
Yıllardır Afrika. En yakın Suriye (Ki ülkemiz de bu savaş yüzünden ağır hasar aldı.), Ukrayna ve bugün Gazze!
Tekerrür. Biri bitmeden diğeri başlıyor. Ortaya bir sebep atılıyor. Büyük güçler taraf oluyor. Ortam kızışıyor. Kan gövdeyi götürüyor. Utanç verici adaletsizlikler, canilik, şiddet, cinayet. Savaş adı altında soykırımlar, katliamlar.
Savaşın kalitelisi kalitesizi olur mu? Varmış demek ki. Acizi, günahsızı, masumu, yaşlıyı, çocuğu hedef alanları. Önden, arkadan, tepeden, gece gündüz demeden vuranları. Hastaneyi, okulu, sığınma alanlarını bombalayanları…
“Sebep olanların, keyif alanların başlarına dönsün!”
Canilik savaş değildir.
Şahit olurken insanlığımızdan utanıyoruz. Bunlar yaşanırken normal yaşantımıza devam ettiğimiz için vicdan azabı duyuyoruz. Elimizden dua etmekten başka hiçbir şey gelmiyor. Daha bir öncekinin etkisinden çıkamadan, yenisiyle dehşete düşüyoruz. Korkunç paylaşımlar izliyor, kahroluyoruz. Mecburen seyirci kalıyoruz.
Biliyoruz ki Gazze’deki bu savaş bitecek ama sonra bir yenisi başlayacak. Bu savaşlardan beslenen, güç maskeli kalleşler, egolarını tatmin ederken, onların kirli çıkarlarının maşaları, yüzbinlere ecel olacak. Ve en kötüsü herkes kendini haklı görecek.
Bazen düşünüyorum. Biz de savaşıyor muyuz? Vurmak, ezmek istediklerimiz var mı? Haberlerde izliyoruz. Trafik savaş, okul savaş. Baba çocuklarını öldürüyor, kadın kocasını bıçaklıyor, öğrenci öğretmenini vuruyor. Delinin biri girip okulu tarıyor. Maçlarda şiddet, sokakta şiddet.
Acaba asıl savaş insanın kendisi mi? Hata yapana, nankörlük edene, hak yiyene, rakip takımı tutana, hayvan sevmeyene, hayvanı çok sevene, türbanlıya, rastalıya, kırmızı ışıkta geçene, yani bize göre yanlış olana savaşımız var mı? ‘Ölsün!’, ‘Boyu devrilsin!’ dediklerimiz çok mu? Kötüye şiddet mübah mı? Bize göre kötü olanlar, yok olsun ister miyiz?
Anlıyorsun ki bu savaşların sonu gelmeyecek. Kaynak insan, hedef insan. Çare yine insan. Dünyada iki insan kalsa, savaş, şiddet devam edecek biliyorsun.
Sonunda başını ellerinin arasına alıp, maruz kalanlara cennet ve sabır diliyorsun. Bencilce; ‘Bir gün sıra bize gelmez inşallah!’ diyorsun. Böyle bir şey yaşamayacağının garantisi varmış gibi, gününü yaşıyorsun. Üzüntüden canın acıyarak, tek çareye dönüp, niyaz ediyorsun…