Büyük değişimin habercisi
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın twitter profilinden "Türkiye Cumhuriyeti"nin "Cumhuriyet"ini kaldırması, sıradan bir mesele değildir. Geçmişten örnekler bir şey ifade etmez; şimdide hep "niyet" tartışıldığı için arkasından ne geleceği zihinde yer ediyor. Tartışmanın dozuna göre ileri adımlar atılabilir. Bu adımlar aşağı yukarı bellidir. M. Kemal'in, İnönü'nün, C. Bayar'ın, A. N. Sezer'in kullanması ile R. T. Erdoğan'ın kullanması arasında mahiyet farkı vardır.
Yazılı bir anayasamız varsa, uysa da uymasa da bu Anayasa herkesi bağlar. Turgut Özal bir tarihte, "Anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz." demişti de büyük gürültü kopmuştu. (Turgut Özal'ın bu sözü niçin söylediği mühim: O zaman özel televizyon kurulması Anayasa'ya aykırı idi. O, kafadan izin verdi. Anayasa hatırlatılınca bu sözü etti. Esas hususa gelelim: Özel televizyonu ilk kuran Cem Uzan'dır. Eski Genç Parti'nin kurucu başkanı. Ortağı kimdi? Turgut Özal'ın oğlu Ahmet Özal! Ahmet Özal'ın ortaklığı sizce düşündürücü değil mi?!)
Turgut Özal, o zaman "muktedir"di. Sevmediği gazetecileri dara düşürür, hatta köşesinden ederdi. Öyle ki, "sağda" tek büyük gazetenin çöküşü onun yüzünden olmuştur. Muhalefete tahammül etmemiş/edememişti. (Uzun süre ben de o gazetede çalıştım. Neler olduğunu biraz biliyorum.)
Turgut Özal'ın bir sözünü de hatırlatayım, sonra "Cumhuriyet" meselesine döneyim. Turgut Özal, cumhurbaşkanı seçildikten sonra yine partili gibi aktifti ve tenkit ediliyordu. Bu tenkitler üzerine "Alışırsınız, alışırsınız..." demişti.
"Alıştırmak" başka, "Anayasa"yı dikkate alarak Türkiye'yi yönetmek başka... Alıştırsanız bile, bir gün halk "Ne oluyoruz? Neredeydik, nereye geldik! İlk seçimde bunlara 'dur!' demek lâzım." diyor. (ANAP'ın tepetaklak gidişi meselâ... 16 Nisan Referandumu'nda Ak Parti+Balgat MHP'si+Türkiye Barzanîcileri+Türkiye Hizbullahçıları+bazı cemaatlerin ortaklığına karşı halkın, üzerlerinde büyük baskıya ve devletin bütün imkânlarının kullanılmasına rağmen "hayır"da ısrar etmesi meselâ...)
Darbenin elbirliğiyle savuşturulduğu şu zamanda, Adnan Menderes'in ve ekibinin, darbe mahkemesinde asıl neyle itham edildiği meselesine girmeyelim. ("Darbe" deyince oldum olası iğrenirim. Bunu yıllarca yazadurdum.)
Tarih "ders"tir. Tarihi bilmezsek, sık sık hataya düşeriz. Kimse kendisini "lâyemût" sanmasın. Ecel -siyasî anlamda söylüyorum- bir gün kapıyı çalıyor. Parti bitiveriyor.
R. T. Erdoğan, birçok alanda "ilk" olmak istiyor. Halk istiyorsa niçin olmasın! İşte "başkan" seçildi. Bir partili cumhurbaşkanı olarak Saray'da oturuyor. Ve Saray da ilk... Padişahlardan sonra "Saray"ı makam edinen var mı? En fazlası "Köşk"tü. (Saray çevresinin "külliye"de ısrarı anlamsız... "Külliye" bambaşka bir şey.)
Türkiye Cumhuriyeti'nden "Cumhuriyet"i atmak, Türkiye'nin genleriyle oynamak anlamına gelir mi? Bence gelir. İzahlar yetersiz; asıl maksadı örtmeye matuf.
Aklıma şimdi geldi: A. Öcalan da İmralı'da duruşmalarda, "Türkiye Cumhuriyeti"ni ciddiyle almadığını göstermek için "TeCe" deyip durdu. (Bu kulaklar işitmiştir!)