Boğaziçi'ne de hukuk!
Afrin'den dün iki şehit haberi geldi. Haber geldiğinde, daha isimler açıklanmadan kim bilir kaç ailenin yüreği ağzındaydı. Ve askerî ekip ambulans eşliğinde şehit ailelerini buluyor. Haber vermek ne kadar güç. Zaten ambulansla, hekimle gelince mesele anlaşılıyor. Yürek yanıyor ki ne yanıyor. Şair, mısralarında bu "kutlu yangın"ı tasvir ediyor: "Yakut ışıklı bir sancı / Titredi nefsin kırbacı... / İpek çilesinden acı, / Bele geldi, dize geldi. "
İmralı duruşmaları sırasında cam kafes içinde Abdullah Öcalan'ın psikolojisini anlamak için her hareketini, parmak oynatışını, delice bakışlarını... bir bir inceledim. Bu kadar insanın kanına giren adam işte mahkeme karşısında, diyordum. (Kendisine sorarsan eline hiç silâh almadı. Hiç saldırmadı ve kimseye bir kurşun sıkmadı!) Komünist ideolojiye inanan bu adam örgütü kurmuş ve kanlı eylemleri yönetmişti. Kalıntıları hâlâ hız kesmeden saldırılarını sürdürüyorlar. Kaç defa yazdım. Kendi davasına inanmış bir adam A. Öcalan. Mahkemede, söylediği anda not aldığım şu sözü bütün gayesini ortaya koyuyordu. Şehit aileleri, salonda ona her fırsatta laf atıyorlar, "Katil!" diye bağırıyorlardı. Bir duruşmada kalktı, "TeCe de 25 bin Kürt'ü öldürdü!" dedi. Onun "Kürt" dediği kendisinin kurduğu komünist örgütün militanlarıydı. Üstelik yöre halkını da, çocuklar, kadınlara kadar öldürten de kendisiydi. Sonra PKK'dan vazgeçen eski militanlarla görüşmüş, bu çocuk katliamının emrini bizzat verip vermediğini ısrarla sormuştum. Elbette "Çocukları öldürün!" diye telaffuz etmiyor; ama etrafa korku salmak, insanları sindirmek, kendisine bağlamak için, ne gerekirse yaptırıyordu. Çocuk katillerini kendisince ödüllendiriyordu. Bunun için "çözüm" falan dediklerinde kutsadıkları, bel bağladıkları A. Öcalan'ın ipiyle kuyuya inilmeyeceğini defalarca bu sütunda hatırlattım.
PKK'nın dünyada taraftar toplamasının asıl sebebi komünistlerin dayanışmasıdır.
40 yıldır bu Marksist örgütle cebelleşiyoruz. "Baş" elimizde, gövde amip gibi bölüne bölüne ürüyor!
Sözü şehitler ve Marksistlerden açtık. Boğaziçi Üniversitesi'nde, Afrin şehitlerimiz için lokum dağıtan bir grup öğrenciye, Marksist grup saldırdı. Saldıranların ellerindeki pankartta, "İşgalin ve katliamın lokumu olmaz" yazıyordu.
Saldıranlar "Marksist Fikir Topluluğu" üyeleriymiş. Saldırıdan sonra R. T. Erdoğan, "O komünist, o vatan haini, terörist gençler onların masalarını dağıtıyor. O terörist gençlerle ilgili her türlü çalışmayı yapıyoruz. Bu gençlere üniversitede okuma hakkı vermeyeceğiz." dedi.
Boğaziçi Üniversitesi'nde, cirminden büyük ses veren öğrencisiyle, hocasıyla bir Marksist/PKK grubu var. Üç gün önce, hocaların, "PKK Bildirisi"ne imza attıkları için mahkemeye çıkarılan öğretim üyeleriyle dayanışmak için birbirlerine gönderdikleri bir metni yayınladım. Ordumuza "işgalci" ve "katliamcı" diyenler, şehitlerimizi ananlara saldırıyor.
R.T. Erdoğan, bu gruba bilerek "komünist" diyor. Cephe gerisini elbette sağlam tutacağız, böyle çapulculara fırsat vermeyeceğiz. Yalnız... Devlet Başkanı mahkeme başkanı değildir. Okuldan atmadan bahsedebilir mi!
Ordumuza işgalci, katliamcı diyenler mahkemeye çıkarılır, kanunlar neye hükmediyorsa karar verilir.
Boğaziçi Üniversitesi'ndeki PKK yuvaları dağıtılmalıdır. Ama hukuk içinde!