Bırak polemiği ilmine dön!
Ayasofya-i Kebîr Câmi-i Şerîfi'nin başimamı, kalın kalın laflar ediyor, insanları şaşırtıyor. Attığı tivite bakın:
"Cinayet cinayettir; cinsiyet değiştirmez; erkek, kadın, çocuk, büyük kimin başına gelirse gelsin ilkemiz: 'Sizin için kısasta hayat vardır' ilahi düsturudur. Sürekli 'kadın cinayetleri' vurgusu, kadını erkeğe düşman etmeye çalışan bir sloganik medya propagandasıdır."
Başimam "kısas"tan bahsederken meseleyi açması lâzımdı.
Hoca sabrı taşırdı. "Dur artık!..." diyorlar. Önce Ak Parti'nin bir hanım grup başkan vekili: "Bu açıklamalar siyasetin yükünü artırıyor. Siyaset çok ağır bir iş. O yüzden bence herkes kendi işini yapmalı diye düşünüyorum." derken, bir başka grup başkan vekili, hanım başkan vekilinden de aldığı cesaretle -çünkü Ak Parti'de kendi adamlarına karşı açıklama büyük cesaret ister- parti tarihine geçecek bir yumuşak tenkitle başimamı ikaz ediyor: "Sürekli polemiklerin içinde olmanız Ayasofya için bedel ödeyen herkesi üzmekte!.."
Anlayacağınız iki başkan vekili de "İşimizi zorlaştırma. Bir de seni savunma durumunda kalmayalım." demeye getiriyorlar.
Tartışılan isim bir "ilim adamı". Fıkıh alanında çalışıyor. "Fıkıh Usûlünde Şart Kavramı" makalesine baktım (Dr. Mehmet Boynukalın, M. Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, 36, 2009/1, s. 7-46).
Araştırıcı önce "şart" kelimesini ayrıntılı izah ediyor. Bu izahı önemsedim. Bir yerde "Batı dillerinde antlaşma, sözleşme, temel kural, kanun ve yazılı hukuki belge anlamlarında kullanılan 'charte', 'charta' vb. kelimelerin Arapça'dan geçmiş olması muhtemeldir." diyor, kaynakları da veriyor.
Avrupa dillerinde kullanılıyor ama biz yaşayan bir kelimeyi değiştirmeye kalkıyoruz. Araştırıcı, yine makalesinin "Giriş"inde, "Türkçe'de şart kelimesi yerine koşul kelimesi de kullanılmaktadır." ifadesini kullanıyor.
"Şart"ın çokluğu "şerâit". Bu kelime ömrünü tamamladığı için kendiliğinden çekildi.
"Şerâit"i M. Kemal'in "Gençliğe Hitabe"sinden biliriz. Bu hitabe Nutuk'un son kısmıdır. Şöyle geçer: "Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin!"
Birileri güya sadeleştiriyorlar "içinde bulunacağın durumun olanak ve koşullarını" diyorlar, Atatürk adına Atatürk'e de ihanet ediyorlar.
Merak ettim... Nutuk'ta "şartlar" kullanılmış mı? 1927 yılındaki lüks baskıya baktım. "Şartlar" kullanılmış ama çok az. M. Kemal kendisi sadece dört yerde kullanmış: 33. sayfada iki yerde, 371., 469. ve 58. sayfalarda. 70. sayfada 5. Fırka Kumandanı Ârif'in, 463. sayfada Kâzım Karabekir'in yazışmalarında geçiyor.
"Şerâit"i ise kendisi ve yazıştığı kişiler sık kullanmışlar.
Arı Türkçeciler, "Şart"ın karşısında "koşul"u uydurdular.
Prof. Dr. Faruk K. Timurtaş "Uydurma Olan ve Olmayan Yeni Kelimeler Sözlüğü"nde "koşul" için şunları yazar:
"Şart mânâsına kullanılan bu kelime de birkaç bakımdan yanlıştır. Bir kere Türkçe'de fiilden isim yapan bir "-ul" veya "-l" eki yoktur. Kumul, çökül gibi bir iki mahallî kelimede böyle bir ek görülmekle berâber işlek değildir ve fiil köklerine değil isim köklerine getirilmektedir. (...) Koşmak fiilinin ifâde ettiği mânâ şart'a uymamaktadır..."
Prof. Dr. Mehmet Boynukalın'ın, cemiyete "nizamat" vermesi ters tepiyor. İmamlığı bile bırakmalı, ilmî çalışmalarına dönmeli.