Bir feryat mektubu
Gazetecinin vazifesi hak aramaktır; "sahibinin sesi" olmak değildir. Halkın mağduriyetlerini dile getirmezsek, niçin bu köşeleri işgal ederiz...
15 Temmuz Darbe Teşebbüsü'nde, bütün darbelerde ve darbe teşebbüslerinde olduğu gibi, haklı ve haksız ayırt edilmiyor, çok insanın canı yakılıyor.
Geçmiş darbeler, insanlarımızı uyandırmalı, mağduriyetlerin nasıl ıstıraplara yol açtığı bilinmelidir.
Bu darbe teşebbüsü, kimilerini paranoyak yaptı... Herkes "kripto" Fetullahçı!
İnsanlar kendilerini bu kadar gizleyip birden hortlayınca şüphe etmekte haklısınız... Ama şüphe ettiklerinizi işsiz bırakıyorsunuz. Kendilerini geçin, çoluk çocuğunu açlığa mahkûm ediyorsun.
Dün bir mağdurun mektubunu vereceğimi yazmıştım. İsmi bende. Pek çok insanın ortak ıstırabını dile getiriyor:
(Mektupta isimler açık yazılı; ben kısalttım.)
"2009 yılı Temmuz ayında TÜBİTAK G222 biriminde branşımla ilgili bir iş ilanı olduğunu gördüm ve başvurdum. İstenilen kriterlere sahip olmadığım söylenerek geri çevrildim. Sonra şansımızı deneyelim diyerek randevusuz birim yöneticisi ile görüşmek istedim. İlk defa tanıştığım ve hiçbir referans göstermediğim o dönemin birim yöneticisi olan K. D. Bey ile görüştüm. O da bizi reddetti. Uzun ısrarlar ve okul başarılarımın anlatılması sonrasında K. D. Bey bana 6 ay süre ile maaşsız stajyer olarak çalışmayı, bu süre içinde beni tanıyacaklarını ama buna rağmen 6 ay sonunda giriş garantisinin olmadığını söyleyerek teklifte bulundu. Kabul ettim ve 2 ay kadar ücretsiz çalıştıktan sonra yaptığım işlere bakılarak en alt kademe olan 'yardımcı eleman' unvanıyla girişim verildi. Çalışmalarıma devam ederken G222 biriminde birim yöneticisi K. D. Bey TÜBİTAK Gn. Başkan Yardımcısı olduktan sonra beni 2011 yılında Başkanlık Özel Kalem'de asistan olarak görevlendirdi. Başkan Yardımcısı ve aynı zamanda eski birim yöneticisi size 'Siz burada çalışacaksınız.' dediğinde ne yapabilirdim... (K. D. Bey 2012 yılında TÜBİTAK'tan ayrıldı.) 2011-2015 yılları arasında mesai saatlerinin yoğunluğunu önemsemeden, gece-gündüz bu görevi de icra ettim. Özel kalemde zamanın başkanı Y. A. Bey ve diğer kişiler olsun hayatım boyunca ilk defa tanıştığım ve gördüğüm kişilerdi. 2015 yılında genel başkanlıkta görev değişimi ile TÜBİTAK BİLGEM'e geçtim ve 21 Temmuz 2016 tarihine kadar bu enstitüde uzman yardımcısı olarak çalışmaktaydım.
21 Temmuz 2016 tarihinde Enstitü Müdürümüz tarafından bana iş akdi feshi belgesi tebliğ edildi. Tebliğde 'İhtiyaç kalmadığı değerlendirilmiş olup...' diye devam ediyordu. Nedenini sorduğumda kimse bir cevap veremedi. Ancak sorup soruşturduğumda 2011-2015 yılları arası özel kalemde çalışmam olarak gösterildi. Hayatım boyunca sadece Fetullah Gülen değil, hiçbir cemaat yapılanmasına dahil olmadım. Ne toplantılarına katıldım, ne okullarında okudum, ne de dershanelerine gittim. Beni en çok yaralayan 2013 yılından beri öfke kustuğum paralel yapılanmasına sanki dahilmişim gibi işime son verildi... 'Sen burada bu kişiyle çalıştın.' diyerek bu damgayı basmak beni derinden yaralıyor. Ne yapacağımı bilemiyorum. Kudretim yok. Eşime bakamıyorum. Anneme ve babama bile ne diyeceğimi bilemiyorum. Aradığım kişiler cevap vermiyor. Ben ne yapayım Arslan Hocam?"