"Ben Sana Zorunluyum"
Attilâ İlhan'ın o şirini bilirsiniz: "Ben Sana Mecburum".
30 Ocak 2021 günü Resmî Gazete'de "Recep Tayyip Erdoğan" imzasıyla yayınlanan "1921 Yılının Yunus Emre ve Türkçe Yılı Olarak Kutlanması-Genelge"sinde "... Türkçenin öneminin vurgulanması medeniyet dili kimliğiyle bilinçli ve doğru kullanılmasının amacıyla 'Dünya Dili Türkçe' adıyla yurt genelinde ve yurt dışında bir kampanyanın tertiplenmesine karar verilmiştir." deniyor.
Ortada sanki "Türkçe" varmış gibi, "kutlama"dan bahsediliyor.
Önce çok sevdikleri ifadeyle söyleyeyim: "Türkçemize Dönüş Eylem Planı" ilân edilmelidir. Bu "eylem planı"nı da Türkçemize gönül vermiş insanımız hazırlar. Sonra müzakereye açılır.
Hatırlatmıştım... Ders kitaplarından başlamalılar.
Her ekrana, her gazeteye, her haber ajansına, her haber sitesine "Türkçe"mize sahip çıkacakların vazifelendirilmesi istenmelidir. Tabiî bunun ölçüleri olacak. O ölçüler "eylem planı"yla ortaya konacak. Sonra bir kanun çıkarılacak; o ölçülere uyma mecburiyeti getirilecek.
İki nutuk atıp "Yunus'umuzu andık, Türkçemizi kutladık." demek hiçbir şey kazandırmaz.
Şu diziler var ya şu diziler... Hemen hepsi birbirinin kopyası. (TRT'nin dizilerini ayrı tutuyorum. Gerçi pek de bakamıyorum ama meselâ; "Gönül Dağı" (Yozgat ağzı olduğu için dikkatimi çekti.), meselâ; "Masumlar Apartmanı", Türkçeleri itibarıyla, biraz rötuşla rayına oturtulabilir. Çok iyi gidiyor. Ekrandan tarihî dizilere hiç bakmadığım için Türkçeleri hakkında bir şey söyleyemeyeceğim.)
Meseleye Attilâ İlhan'ın "Ben Sana Mecburum" şiirinden girdik. Çok basit anlatmak istiyorum. Ne diyor Attilâ İlhan:
"Ben sana mecburum bilemezsin / Adını mıh gibi aklımda tutuyorum / Büyüdükçe büyüyor gözlerin / Ben sana mecburum bilemezsin / İçimi seninle ısıtıyorum…"
"Mecbur" Arapçadan dilimize girmiş. Karşılığına "zorunlu" uydurmuşlar.
"Zorunlu" sık da kullanılıyor. Türkçe diye öne çıkarıyoruz ama kökü zar-zor Farsçadır.
"Mıh" Farsçadan gelme. Bizde artık çivi deniyor. Çivi Türkçe gösteriliyor. Divanü Lügati't-Türk'te yer alıyor.
İkinci mısrada bir de "akıl" var. "Us"la karşılıyorlar.
Şimdi, Türkçeleştiriyoruz ya... Yerlerini değiştirerek okuyalım:
"Ben sana zorunluyum bilemezsin / Adını çivi gibi usumda tutuyorum / Büyüdükçe büyüyor gözlerin / Ben sana zorunluyum bilemezsin / İçimi seninle ısıtıyorum…"
Bu örneği niye verdim? Garipçiler'i bilirsiniz. Birinci Yeniciler; Orhan Veli Kanık, Oktay Rıfat Horozcu, Melih Cevdet Anday ekibi... 1941'de "Garip-Şiir Hakkında Düşünceler ve Melih Cevdet, Oktay Rıfat, Orhan Veli'den Seçilmiş Şiirler" kitabını neşrettiler. Manifesto gibi. Dört yıl sonra sadece "Garip" adıyla ikinci baskısını yaptılar. Bu baskıda "Düşünceler" metnindeki kelimeleri "öztürkçe"yle değiştirdiler. "Ve" bağlacını, Arapçadan gelme, diye attılar. Hakikaten "garip" bir Türkçe ortaya çıkardılar. (Ayrıntısını"Edebiyatımızda Terimler" kitabımızın "Garipçiler" maddesinde verdim.)
Ruhumuza işlemiş kelimeler değiştirilebilir mi?
Zamanla Attilâ İlhan'ın bu sade şiiri bile, eski Divan şiiri gibi olacak, sözlüğe bakılacak!
Attilâ İlhan bunları bildiği için dilimizin esası olmuş kelimeleri atılıp damdan düşme kelimelerin kullanılmasına karşı çıkmıştır.