Başkanlık nasılmış?!

Sözle değil, kanunî düzenlemeyle kuvvetler ayrılığı garantisi verin, başkan olacak kişinin hesap verebileceğini garanti edin, ben de başkanlığı destekleyeyim.

Aha parmağımı dilime götürdüm, şu tahtaya çizik çektim! Söz!

Veya başkanlığı, ABD'deki gibi sistemleştirin.

O da yok, o da yok... Ne var? "Tek adam" var!

18 maddelik anayasa değişikliğinde (kimileri bun 51 maddelik değişiklik diye yorumluyorlar.) kuvvetler birleştirilmiş, bütün kararlar tek kişinin iki dudağı arasına teslim edilmiş. Partiler bitmiştir... Parlamento bitmiştir... Türkiye İslâm dışı bir "halifelik" sitemine müncer kılınmıştır.

İslâm incelendiği zaman halifeliğin olmadığını görürsünüz. İslâm=halifelik deniyor, insanlar ürkütülüyor. "Halifeliğe karşı çıkarsak, günaha girer miyiz?" tedirginliği benliklerini sarıyor. Bu, asırların ürküntüsü... Başa geçenler, dini mülevves emellerine âlet etmişlerdir. Hesapları siyasîdir.

Sık bahsediyorum ama etmem gerek: İbn Haldun'un Mukaddime'si, bazı üniversitelerde ders olarak okutulmakta... İyi ki okutuluyor. Üniversitedeki arkadaşlara, mutlaka İbn Haldun'a yer vermelerini, mümkünse kürsü açmalarını söylüyorum. Mukaddime'nin üzerinde en son çalışan, sanırım, biziz. 300 küsurdan fazla geniş izahlı dipnot ekledim. Sosyolojinin kurucusu büyük âlim İbn Haldun, her şeyi o kadar güzel izah etmiş ki... Halifeliği de bulursun orada, medenîliği de, cahilliği de... En önemlisi, "Siyasî İslâmcılar"ın, savm, salat, hac, zekât, kelime-i şahadet'ten (Küçüklüğümüzde Kur'an kursunda böyle öğretmişlerdi.) sonra İslâm'ın altıncı şartı hâline getirdikleri "Türk'ü ayak altına alma"nın, asabiyet ayrıntısında, nasıl "günah" olduğunu okursunuz.

"Siyasî İslâmcılar"a İbn Haldun'dan (1332-1406) selâm gönderelim: "Devlet kurmak için gereken kuvvet ve üstünlük ancak asabiyetle mümkündür." diyor.

"Tarihî hâdiseleri ve milletlerin ümran durumlarını tet­kik, tahkik ve muhakeme ederek tarih felsefesini icat eden, alleme-i cihan kadr, İslâm ümmetinin medâr-ı iftiharı" İbn Haldun sonra ne diyor: "Asabiyet, önce akrabalık bağlarıyla meydana gelir. Sonra ge­nişleyerek akrabalığı aşar. Irkî bir ideolojiye bürünür. Genişlemesi sür­dükçe inanç birliğine dönüşür."

Ey siyasî İslâmcılar! Türk'ü ayak altına alıyor, tepeliyor, siliyorsunuz ama "Türk" olmasa devletin olamayacağını, itiraz edemeyeceğiniz İbn Haldun, teorisiyle, ortaya koyuyor.

Siyasî İslâmcılar! Ben size çalışıyormuşum! Yakında Osmanlı'nın kuruluşuna dair bütün tartışmaları içine alan ayrıntılı bir kitabım çıkacak. Asabiyeti, hâliyle Türk'ü birinci el kaynaklardan okursunuz. Ve "Türk"ü silmekle asıl kimlere (veya hangi mihraklara) hizmet ettiğinizi öğrenirsiniz!

İbn Haldun, devlet idaresini ele aldığı bölümlerde, "halife=imam (başkan)"ı işlemiştir. O, "halife"de tereddütlüdür. Şer'î nizamı, ancak, Hz. Peygamber'in halefinin kurabileceğini belirtir, işi başa döndürür.

Şimdi arzu edilenle, âlimlerin izah ettiği çok farklı.

(Bir şey daha: Pensilvanya'daki rüyayla amel edip yeni "fitneler" planlıyor ya... Rüya'nın da asıl ne olduğunu İbn Haldun -Allah ondan razı olsun- bir bir sıralıyor.)

Başkanlık meselesine girecektim. 1996'da, tartışılmış ilmî makaleler yayınlanmıştı. Bizde, gün saydığımız başkanlığın bir benzerinin olmadığını, olsa bile, "Baasçılık" olduğunu, Saray'ın en inanmışı Burhan Kuzu Hoca da dâhil diğer kaynaklardan gösterecektim. Sonra!

Yazarın Diğer Yazıları