Balgat kilit vurmalı

Gazetemizin yazarlarının ve diğer arkadaşların gözaltına alınmaları, belli ki bir ihbar üzerine. Sen kiminle mücadele ediyorsun? MHP içindeki muhaliflerle mi; Fethullahçılarla mı?!

"İhbarcılık" itibar gören bir meslek hâline getirilmiştir.

Fethullahçılar, Ergenekon, Balyoz, Casusluk ve diğer davalarda bu ihbarcılığı, gizli şahitliği çok iyi kullandılar; insanları zindanlarda çürüttüler. Hiçbir şey değişmedi. Aynı ihbarcılık, gizli şahitlik yine muteber bir meslek.

Gazetemiz hedef alınmıştır. Tutuklananlara bakıyorsunuz; muhalif kanattan... Hepsi küçük yaşlarından beri Ülkücü Hareket'teler.

Yavuz Selim Demirağ... Ordu içindeki Fethullahçı yapılanmayı ilk deşifre eden, kitabını yazan o. Hayatını Fethullahçılıkla mücadeleye adamış bir gazeteci. Şimdiki iktidar, Fethullahçılarla kol kolayken, o bütün tehlikeleri göze alarak Fethullahçılarla mücadeleyi kendisine misyon edindi. Onun zamanında yazdıkları, şimdi mahkemelerde birer delil.

Servet Avcı, Adnan İslâmoğulları, Kürşad Zorlu, Rubil Gökdemir, Alper Aksoy... Fethullahçılıkla nasıl bir ilişki kurulabilirler ki... Kongre çağrı heyetinden Ayhan Erel'i de gözaltına alıp iki gün sonra bırakmışlardı. Yine aynı heyetten Turan Yaldır'ı gözaltına alıp bıraktılar.

Beştepe'nin arka bahçesi olduğu sık dillendirilen Balgat'ın bu arkadaşların gözaltına alınmasında dahli var mı?

Bir "organize ihbarcılık" herkesin aklına geliyor. Birileri, bu yolla MHP içindeki gerçek Milliyetçi Hareketçiler'i susturarak, pusturarak bir kenara çekilmeye zorlayacaklarını düşünüyorlar.

Haksızlığı gören halk daha da bileniyor.

Balgat, bu saatten sonra kapısına kilit vurmalıdır.

Gözaltına alınan Servet Avcı'nın dün gazetemizde çıkan yazısını okumanızı isterim. Bir yıl önceki yazı. Yandaşların statükocu MHP'liler sevgisi üzerine. "Buyurun size operasyon!" başlığı altında "Havuzcuların her kritik zamanda 'Bahçeli muhabbeti' mutlaka depreşiyor!" dedikten sonra şunları yazıyor:

"Yaşarsak göreceğiz, bu türden yazıların nasıl arttığını... MHP'de değişim ihtiyacı ete kemiğe büründükçe iktidar muhiplerince nasıl bir koruma kalkanı oluşturulacağını... Yönetime talip olanlara ağır eleştiriler ve iftiralar için nasıl taşeronluk yapılacağını... (...) AKP'nin kazanmasını 'ülkenin kazanması' olarak yutturmak görevleri olduğu için kaybeden de 'sevilesi kaybeden' oluveriyor bir anda!.."

Yavuz Selim Demirağ'ın da daha önceki bir yazısı kondu köşeye... Diyor ki: "Bugün 'darbe savar' pozlarına girerek 'demokrasi kahramanı' kesilen yandaşlar tüm uyarılarımıza rağmen yıllarca el ele, koyun koyuna yattıkları yılanların zehirlerini nasıl akıtacaklarının farkına varamadıklarını iddia ederek 'suç ortağı' durumundan yırtmak peşindeler. Ve halen gerçek tehlikenin farkında değiller. Bu toz duman arasında 'at izi, it izine karışmış' durumda... Başarısız darbe girişiminden sonra sivil darbenin ipuçlarına tanık olmanın endişesini yaşıyorum..."

R. T. Erdoğan da Yavuz Selim gibi "At izi, it izine karıştı" diyor.

Yani "Fethullahçılarla mücadele kriterleri" belirlenmelidir. Haksızlığa uğradığını düşünen yüzbinler, bu gidişle Saray'ın önünde çadır kurup hak arayacaklardır.

Eğer gözaltına alınan Ülkücüler bırakılmasalardı, insanlar Ankara'da toplanmaya başlıyorlardı. Ülkücülerin toplanması bir başka olur. Hatırlatırım!

Yazarın Diğer Yazıları