Bağımsız Yargı İçin…
Geçtiğimiz günlerde, TUİK tarafından “2022 Yükseköğretim İstihdam Göstergeleri” açıklandı. Buna göre, ortalama kazancın en yüksek olduğu 10 lisans bölümü, sırasıyla, pilotaj, uçak mühendisliği, matematik mühendisliği, havacılık elektrik ve elektroniği, uçak bakım ve onarım, gemi makineleri işletme mühendisliği, havacılık ve uzay mühendisliği, kontrol ve otomasyon mühendisliği, gemi inşaatı ve gemi makineleri mühendisliği ile deniz ulaştırma işletmeleri mühendisliği olarak açıklandı.
Bilgisayar, yazılım, bilişim üzerine mühendisliklerle devam eden ve çağın meslekleri hakkında fikir veren listede 33 bölüm arasında 24.sırada tüm zamanların en gözde bölümü tıp, 27.sırada da listedeki sayısal olmayan tek bölüm olan siyaset bilimi bölümü dikkatimi çekti.
Hakimlerin mali teminatı
Dikkatimi çeken bir başka husus ise, listede sayısal harici tek bölümün siyaset bilimi olmasının yanında, avukat, hakim, savcı gibi mesleklerin bölümü olan hukuk bölümünün ortalama kazancın en yüksek olduğu 33 bölüm arasında yer almamasıydı.
Aklıma doğrudan, nisan ayında getirilen düzenleme geldi. Söz konusu düzenlemeyle, Yargıtay ve Danıştay üyelerinin maaşları Anayasa Mahkemesi üyelerinin maaşlarıyla aynı hale getirilmiş, ancak üye seçilme yeterliliğini haiz birinci sınıfa ayrılmış hakimlerin maaşları ise kapsama alınmamış; buna, söz konusu hakimler tarafından “Bizler üye seçilme yeterliliği olan kişileriz. Torpilimiz yok diye üye seçilemediğimiz için aynı emsalde olduğumuz üyelerle aramızda hem çalışırken hem emeklilikte ciddi bir maaş farkı olacak. Düzenlemede bize reva görülen 85 liralık çay parası” denilerek tepki gösterilmişti.
Bu dikkate alınması gereken haklı serzeniş vesilesiyle şunu netleştirmek isterim: Yargılama görevlerini ifa eden hakimlerin her türlü maddi kaygılardan uzak olması yargı bağımsızlığını sağlamakla da ilişkili bir şekilde, özel bir öneme sahiptir. Hakimlerin yaptığı görevin özelliği nedeniyle, onlara mali teminat sağlanması gerekir. Zira hakimlerin yeterli maaş almaları, baskı görmelerini ya da bağımsızlıklarına gölge düşürecek bir pozisyonda kalmalarını engeller.
Bugün İngiltere, Kanada, ABD gibi dünyanın en gelişmiş ülkelerine bakıldığında, hakimlik mesleği, en yüksek maaş alınan mesleklerin başında gelmektedir.
(Belki bu yazının konusu değil fakat bu hususta da önemli bir eksiklik olduğunu gördüğüm için belirtmek isterim: Gelişmiş ülkelerde en yüksek maaşlı meslek mensuplarından biri de -akademik bağımsızlığı teminat altına almak adına- akademisyenlerdir.)
Avukatlar da şikayetçi
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan da geçtiğimiz günlerde yeni seçilen hukukçu milletvekillerine mektup yazarak avukatlık mesleğinin sorunlarını ifade etti. Ekonomik sorunlarında dile getirildiği mektupta, genel olarak avukatların sorunlarına ve bu açıdan taleplerine dikkat çekildi. Konunun önemine ithafen soruna işaret eden bölümü burada da paylaşmak isterim:
“Mesleğimiz ve mesleğimizi icra ettiğimiz hukuk sistemimiz, ülke tarihinde belki de hiç olmadığı kadar tehdit altındadır. Son yılların giderek derinleşen sorunlarının başında; hukuk eğitiminin niteliksizleşmesi, hukuk fakültesi ve mezun sayılarındaki olağanüstü artış, meslektaşlarımızın sosyoekonomik durumlarındaki katlanılamaz gerileme ve avukata yönelik şiddet vakaları gelmektedir. Sayımızdaki plânsız ve olağan dışı artışa rağmen iş alanlarımızı geliştirici düzenlemeler ile önleyici avukatlık sisteminin hayata geçirilmesine dönük çalışmaların yapılmaması, özelikle mesleğinin ilk yıllarında olan gerek serbest gerekse bağlı olarak çalışan meslektaşlarımızın daha derin yaşadığı sorunlara dönük önerilerimizin hayata geçirilmemesi, sorunları giderek büyüyen stajyer avukatların ücret sorununda kamu desteği sağlanmaması, kamu avukatlarının özlük haklarına ilişkin hak ettikleri düzenlemelerin hayata geçirilmemesi, serbest çalışan avukatların emeklilik haklarında yargının diğer süjeleri ile eşitlik prensibine uygun şekilde düzenleme yapılmaması ve avukatlık hizmetlerindeki vergi oranı ile yargılama gideri yükünün vatandaşın adalete erişimini engelleyecek noktaya gelmesi gibi temel sorunları çözmeye dönük somut adımların uzun yıllardır atılmaması, yaş grubu ve çalışma modeli fark etmeksizin mesleğimizin tüm bileşenlerini artık tahammül edilemeyecek bir ekonomik kaosun içerisine sürüklemiştir.”