Avrupa’dan fırça yemek
Artık ne dersen de. İlk fireyi verdiniz. İlk geri adım tamam. İstanbul’da operasyonları yöneten müdür yerinde değil artık.
Demek ki neymiş?
Zulümle payidar olunmaz, siyasete güvenerek her iş yapılmaz.
Yapılırsa? Yapılırsa ne olacağı belli, atalarımız söylemiş: “Keser döner sap döner, bir gün bakarsın hesap döner” diye.
Bu iktidarlar için de geçerli. Bir bakmışsınız günün birinde başkası yönetime gelmiş. Ve sizden, siz yoksanız kalanlarınızdan hesap soruyor. Haksızlığa uğrayanlar, uğratanların yolunu kesiyor. Eğer ticaretteyseniz vergi cezası yağıyor, gazeteciyseniz, “hükümeti devirmeye çalışmaktan” içeri alınıyorsunuz. Bürokratsanız, zaten ekip sizi bulur.
Açık mı?
Avrupalılar karşısında Türkiye’nin getirildiği durum onur kırıcı ve içler acısı.
Hiç kusura bakmayın. Bundan sonrasını isteseniz de düzeltemezsiniz. Çünkü işin içinde Avrupa Parlamentosu ve onun kararları var. Avrupalının inançları var. Yerleşmiş Türkiye imajı var.
Aklı başında yandaşlarınıza da anlatamazsınız durumu. Fanatikleriniz hariç tabii. Onlar her ne derseniz tıpkısını kabulleneceklerdir. Ve ne söylerseniz ona inanacaktır.
Peki, geriye kalanlar?
Onlar tarihsel gelişmeleri hep hatırlayacaktır.
Şu halimize bakın.
Türkiye’nin milli gururunu ve onurunu iki paralık ettiniz ve Avrupa’dan fırça yiyoruz.
Peki, Türkiye’yi bu duruma düşürüp, Avrupa Parlamentosunu işimize karıştırmasak olmaz mıydı? Şerefli şanlı tarihimize yakışır, dik duruşumuza, adalet dağıtan irfanımıza ne oldu?
Söyleyin n’oldu?
Devletin içine sızdığını söylediğimiz, aslında Amerikan yandaşı sayılan “Gladyoyu” sahiden temizlesek ayıp mı etmiş olurduk?
Hayır! Etmezdik, ama öyle yapmadık. Biz inandırıcılık yaratmayan tutuklamalarla, aylarca okunamayacak kalınlıkta iddianamelerle zaman geçirdik. Üstelik Avrupa’dan fırça yiyecek duruma getirdik ülkeyi. Demokrasiyi zarara uğrattık. En önemlisi devlet kurumlarının çoğuna olan güveni sarstık.
Şimdi niye bağırıp çağırıyorsun ey iktidar kahramanı!
Bütün bunlar, iktidar hırsının dayanılmaz cazibesiyle, tek adam, tek güç ve tek egemen olmak uğruna zarar görmedi mi?
Adalet duygularımız sarsılmadı mı?
Masumlar incinip, suçunu bilmeden hapislerde ölenler olmadı mı?
Velhasıl “70 yaşında Silivri’ye girip 72 yaşında çıktıktan” sonra ne olduğunu söyleyemeyenler, söylemek isterse tehdit edilenler olmadı mı?
Hâlbuki Türkiye’yi uluslararası siyaset alanında küçük düşürüp fırça yiyecek politikalar üreten sizler, AB diye diye bu ülkenin tam dört koca yılını harcadınız.
O günlerde zamanın büyük çoğunluğunu yurt dışında geçirdiğiniz gazete arşivlerinde duruyor.
Hatırlayın lütfen!
AB’ye bir gün başbakan gidiyor, onlarca görüşme anlaşma yapıyor, bir başka gün dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül giderek yine pek çok anlaşma yapıyordu.
Onlarca kanun maddesini değiştirdiniz bu gerekçeyle. Hatta Türkiye’de “pembe devrim yapıyoruz” dediniz. “Demokrasi getiriyoruz” derken kamu vicdanının kabullenmediği tutuklamalar geldi sayenizde.
Türkiye, kötü yönetimler yüzünden Avrupa devletlerinin oyuncağı,uluorta kınayacağı ülke haline getirildi.
Asıl kabul edilmez olanı bu.