'Atatürk var ya o Atatürk!..'
Ayasofya''nın bütünü ibadete açıldı. Artık ne zaman Ayasofya söz konusu olsa, Saray erkânının koruyup kolladığı birileri söze "Atatürk var ya o Atatürk..." diye başlıyor, sonunu "zalim"le "kâfir"le bitiriyor.
Mustafa Kemal düşman, N. Hikmet dost!...
Taksim Camisi için yıllardır kavgası verildi. Hepimiz bu kavganın bir yerindeydik. Sonunda, "hilâl"in gölgesini Taksim etrafındaki kiliselerin haçlarının üzerine düşürecek bir cami yapıldı.
R. T. Erdoğan, cami açılışında Nâzım Hikmet''in "Ağa Camii" şiirini okudu. Bilmeyenler zannedecek ki, dini bütün, Ak Parti''nin temel felsefesinde yer tutmuş bir şair. Dün nerelere evrildiğini yazdım.
Saray erkânı Taksim''den Ayasofya''ya geçti, Kur''ân''ı ezberleyenlere sarık giydirme törenine katıldı. Törende imamlardan biri, Saray''da da çok itibarlı olmalı ki, Reis Bey''in gözünün içine baka baka Mustafa Kemal''e, çok ağır sözler etti. Aynı yerde DİB Başkanı da imam Prof. da Mustafa Kemal''e vurdukça vurmuştu.
N. Hikmet''i pir u pak gösterenler, içinde yaşadıkları ülkenin kurtuluşu için millî mücadele başlatan lideri yok sayıyorlar.
Asıl konuya gelmeden önce N. Hikmet meselesini noktalamak istiyorum.
Besim Tibuk, bir zamanlar adından çok söz ettiriyordu. Liberal Demokrat Parti''nin lideriydi. Zaman zaman bir grup gazeteciyi davet eder, yemekli sohbette görüşlerini açıklardı. O toplantılara ben de katılmıştım. Geçen gün dosyalarım arasında "Nazım Hikmet Üzerine Gecikmiş Bazı Görüşler" başlıklı bir sayfalık metin gözüme ilişti. Sonra hatırladım. Toplantıların birinde bize verilmişti. Zamanında çok tartışılan bir metin. Girişten birkaç paragraf alacağım:
"Nazım Hikmet''in ülkemizin aydın geçinen kesimi, medya ve sanat çevrelerinden aldığı ölçüsüz methiyeler, sevgi ve saygı beni son yirmi, yirmi beş senedir rahatsız etmekte idi.
Bu rahatsızlığım son yıllarda daha da arttı. Nazım yalakalığına ona ideolojik karşı olanlar da başladılar. Bu kişiler (başta Türkeş olmak üzere diğer sol karşıtı kesimler), Nazım''a övgüler düzerek entelektüel çevrelerde statü kazanma hevesine düştüler. Artık sağ çevreler Nazım''dan şiirler okuyarak medyada takdir görme yarışına girdi.
Türk medyasında, sanat dünyasında Nazım büyük bir kahraman ve tabu. Her vesileyle kutlamalar, törenler, lehte yazılar, TV programları v.s. Derken, Sayın Cumhurbaşkanımız da modaya uydu: AGIT Konferansında Nazım''dan bir beyit okudu.
Milenyumu karşılayan Hürriyet gazetesi 31 Aralık l999 nüshasının baş sayfasını, Nazım''ın basit bir ideolojik şiirine ayırdı. Tüm bunlar yetmedi sevgili dostum Kültür Bakanı İstemihan Talay, ''2002 yılının Nazım''ın yüzüncü doğum günü olarak UNESCO tarafından tüm dünyada kutlanması'' teklifi ile ortaya çıktı.
Neyse, kim bu Nazım Hikmet? Kendisi, ülkesi, insanlık, çevre, tabiat, sanat v.s. için neler yapmış?
Nazım Hikmet, zengin bir ailenin kültürlü çocuğu. O sıralar birçok iyi halli aile çocuğunun başına geldiği gibi sosyalizme bağlanmış. Marks''ın dediği gibi ''sosyalizme, zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyleri kalmayan işçi sınıfı'' öncülük etmedi!. Rahat yaşayan aile çocukları biraz sosyalizmin hümanist ve romantik havası biraz da yaşadıkları göreceli rahat hayatın verdiği kompleks yüzünden takıldılar."
Var mı itiraz eden?!