Alparslan Türkeş'e dair (4)

Sürgün Alparslan Türkeş, 1961'de, Paris'te Adalet Partisi milletvekili Cevdet Perin'le görüşüyor ve yakında bir sol darbe planlandığı haberini veriyor. Cevdet Perin yazıyor:

"Türkiye'nin sola kaydırılmasına ne yapıp yapıp mâni olmalıydı...

Albay Türkeş bana bu cuntanın, üç dört ay önce, Menderes'in idamına takaddüm eden gün­lerde de baskı yaparak meş'um bir rol oynadığı­nı anlattı. İsimler verdi. Bunların arasında Talât Aydemir ve arkadaşları da vardı. Yurda döner dönmez Genel Başkanım Gümüşpala vasıtasıyle mesajını Devlet Başkanına ve gerekli makamla­ra ulaştırmamı rica etti. Bunu bir görev saydığımı söyledim, ve Ankara'ya dönünce duruma rahmet­li Gümüşpala'ya naklettim. 22 Şubat askerî isya­nında eğer hükümet gafil avlanmadı ise bunun faydası olduğunu sanıyorum. Esasen, hatırlanaca­ğı üzere, 21 Mayıs isyanını da, o sırada yurda dönmüş bulunan Albay Türkeş, harekât başlama­dan birkaç saat önce, C.K.M.P. Genel Başkan Ve­kili Hasan Dinçer'e telefonla bildirmişti...

Bunlar, Albay Türkeş'in lehine kaydedilme­si gereken davranışlardır elbet. Ancak, 8 yıl sonra bugün vardığımız noktada bu hareketleri tarih önünde değerlendirirken, bir iki hususa da­ha temas etmek isterim:

Albay Türkeş Paris'te benimle milliyetçi ol­duğumu bildiği için görüşmek istemişti Ancak, derhal ilâve edeyim ki, konuşmamız esnasında, birleştiğimiz noktalar olduğu gibi, tartıştığımız, ayrıldığımız noktalar da olmuştu. Onun demok­rasi anlayışı benimkine pek uymuyordu! 'Ordu-Millet' fikrini savunuyor, Türkiye'nin kısa za­manda kalkınabilmesi için, demokratik rejimle bağdaşmasına imkân olmayan usuller ileri sürüyordu. Çok okuduğu, gelmiş geçmiş ihtilâlleri, çeşitli ülkelerdeki ideolojik hareketleri inceledi­ği belliydi. Halk Partisi'ne ve İsmet Paşa'ya kar­şı oluşu, sol akımlara ve kamufle edilmiş komü­nistlere öteden beri 'yataklık' edişinden ileri ge­liyordu. Brüksel'deki 14'ler toplantısında bu yüz­den ikiye bölünmüşlerdi. 14'lerin partilere dağılışına bakılırsa, bu bölünmenin, hattâ M.B.K'nde bölünmenin nedenleri daha iyi anlaşılır.

Albay Türkeş'le o günden sonra bir daha gö­rüşmedim. C.K.M.P.'yi içeriden fethetmeden önce, A.P.'yi eline geçirmek umudu ile bir teşebbüste bulundu. Daha doğrusu, bugün hâlâ A.P.'nin aşırı sağ kanadında bulunan bazı senatör, milletve­kili, hattâ Bakanlık makamına kadar yükselmiş kimseler, bir genel kurul toplantısında Türkeş'in partiye alınmasını açıkça teklif etmişler, bu tek­lif oylanmış ve çoğunluk sağlayamamıştı. Bu te­şebbüsten sonradır ki Türkeş ve arkadaşları da­ha kolay bir lokma olan C.K.M.P.'yi ellerine ge­çirdiler. Sistemli ve kademeli çalışan Albay Tür­keş'in nereye kadar gideceğini bundan sonraki olaylar gösterecektir. Türk gençliğine yeni bir ülkü vermek istiyor, 'Dokuz Işık' adı altında yeni bir ideal, bir yeni hayat felsefesi aşılamak istiyor. Milliyetçilikle sosyal adaleti birlikte ger­çekleştirmek istiyor. Bunu Hitler'in 'Nasyonal Sosyalizm'i olarak yorumlayanlar var. Ben, bu hususta kesin bir yargıda bulunmak istemiyorum. Beklemek lâzım. Albay Türkeş'in ve arkadaşla­rının 'Millî İrade' ve 'Demokrasi' hakkındaki düşüncelerini bundan sonraki davranışları bize gösterecektir." (Cevdet Perin, "Alparslan Türkeş'le Paris'te neler konuştum?..", Durum, S. 227, 13 Şubat 1969).

Yazarın Diğer Yazıları