Adaya bak adaya!

Recep T. Erdoğan, hakkındaki iddiaları delillerle çürüt(e)medi. Mahkemede hesap vermedi, şimdi bir de cumhurbaşkanlığına aday...
Ne derler?
Burası Türkiye!
Düşünmek istemediğimiz, bir şey daha var.
Rehineler...
(Mahkemeden çıkarttırdığı yasak yüzünden ayrıntıya giremiyorum.)
Dedim ya, burası Türkiye...
Muhalefet bir aday çıkardıysa bütün gücünü seferber etmeli ve ardında durmalıdır. Seçim çalışmaları bir ilerlesin bakalım, yarış, at başı sürebilecek mi? R. T. Erdoğan ve “dava arkadaşları”nın devletin ve ihale kapanların bütün imkânlarıyla halkı kuşatmaları kırılabilecek mi?
Elime fener aldım, Ak Parti içinde fikir yürüten birini arıyorum!
311 imzayla cumhurbaşkanı adayı gösterdikleri zatın nüfuz ticareti yaptığı iddiası, savcılık celbi gelmesin diye daha kötüsünü yazmıyorum, her daim dillendiriliyor. O ise sadece “paralel yapı”nın kumpasından, darbe teşebbüsünden bahsediyor, yazdığım gibi, şıltakçılıkla suç bastırıyor. Parti içinde biri çıkıp da: “Darbe teşebbüsü veya kumpas veya paralel yapı... Her ne ise... Bu telefon konuşmaları, bu bağlantılar, sıfırlanan paralar neyin nesi? Bir cevap ver... Bizi ikna et.” demiyorlar/diyemiyorlar mı?
Demiyorlarsa, kendilerine düşen bir “pay” vardır.
Diyemiyorlarsa, “diktatörlüğü” kabullenmişlerdir.
Yıllardır siyasetin her köşesinde bulunmuş artık ikbal beklemeyecek nice insan olduğunu biliyorum. Cumhurbaşkanlığı seçimi için yollara düşüp genel başkanlarını nasıl savunacaklar?
Biri çıksa “Telefon konuşmalarındaki şüphelerin hesabı verilmedi” dese cevapları ne olacak?
Burası Türkiye dedik.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül acaba, ikili görüşmelerinde, olup bitenleri sordu mu? Tatmin edici cevap aldı mı? Yoksa sormadı mı? Eğer sormadıysa -ki düşünemiyorum- bu hâl, kendisinin de ondan farkı olmadığını, her şeyini kabullendiğini göstermez mi?
Türkiye’de tartışmalı biri hâlâ Başbakan ve üstelik Cumhurbaşkanı olmak için çırpınıyor. Ve cumhurbaşkanlığı adaylığının açıklandığı salonda partililer heyecan seline kapılıp gözyaşı dökebiliyorlar.
Bu ancak “hipnoz”la açıklanabilir.
Köşe yazarlarına bakıyorum, siyaset normal akışındaymış gibi “seçilir” veya “seçilemez” tartışmaları yapıyorlar.
Hâlbuki, öncelikle, “Arkadaş, önce yolsuzluk iddialarından aklan. Hesap vermediğin sürece bu köşede halk adına hesap sorulacaktır.” diyebilmeliler!
Bizde sorulmayan hesap başka ülkelerde soruluyor.
Eski Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin başı belâda... Yolsuzlukları yüzünden gözaltına alındı.
Suçu bizimkilerin yanında devede kulak: Nüfuzunu kullanarak hakkındaki soruşturmayla ilgili gizli bilgilere ulaşmaya çalışmak ve soruşturmanın gizliliğini ihlâl etmek.
“İnşallah bize de örnek olur.” diye dua ettiğinizi duyar gibiyim.
Unutmayın ki burası Türkiye!

Yazarın Diğer Yazıları