15 dakikada halifelik!
Saray'ın gece operasyonları, birilerinin şuuraltını tetikledi. Hilâfet için bayrak açtılar. Ak Parti'nin bir ilçenin gençlik kolları başkanı "Hilâfet isterük!" naraları attı. Hadi genç heyecana geldi, hilâfeti bir şey zannetti, kendisini tutamadı. Ya Prof.'a ne oluyor! "Hilâfet'i ilân etmek 15 dakikalık bir iş." diyor.
Bu allâmemiz üstelik tarihçi. İbn Esîr gibi bir âlimin 10 cilt tutan El-Kâmil fi't-Tarih'inin tercümesinde payı var. O eserde Selçuklular dönemi ayrıntılı anlatılır. Hâliyle Abbasî Halifesi ile Tuğrul'un, Çağrı'nın, Alparslan'ın mektuplaşmalarını çok iyi bilir/bilmesi gerekir.
Büyük Selçuklu Devleti'nin kurucu başkanı Tuğrul Bey 1055'te Halife El-Kaim Biemrillah'ın daveti üzerine büyük bir orduyla Bağdat'a, Hilâfet merkezine girdikten sonra idarî işleri Selçuklular, dinî işleri ise Halife yüklenmiştir. Halife'nin korkusu Şiî unsurlardı. Yoksa Tuğrul'u niye davet etsin.
Halifeliği bir nevi şeyhülislâmlık, Diyanet İşleri Başkanlığı gibi görebiliriz.
Şimdikiler sanıyorlar ki, halifelik dinin gereği... Yok öyle bir şey!
Allâmemiz buyurmuşlar:
"Ümmet kısa sürede hilafetin etrafında birleşir. Hilafet ilga edilmedi, Meclis'e devredildi. Meclis kararı gözden geçirip, hilafeti ihya edebilir. 15 dakikada alınacak bir karardır."
Hangi ümmet, hangi halifelik? Zaten Yeni Rejim-Tek Adam idaresi bir çeşit "Halifelik" değil mi? Hangi ümmet birleşti?
15 dakikada çıkacak halifelikte halife kim olacak? Belli ki Reis Bey.
Reis Bey, bir siyasetçi. Bir partinin başkanı. Bir kesime hemen her gün saydırıyor. Nasıl oluyor da bütün Müslümanları kucaklıyor?!
Hz. Peygamber'den sonra yerine geçenler halefti. Halifelik buradan geliyor. Dört halife zamanında bile iktidar mücadelesi çok şiddetliydi. Hz. Ömer gibi dirayetli olanlar, dizginleri ellerinde tuttular.
İslâm Arabistan Yarımadası'ndan yayıldı ve giderek Suriye'ye, Irak'a, İran'a, daha ötelere Orta Asya'ya, Mağrib'e, İber Yarımadası'na uzandı. Zaman geçtikçe devletler büyüdü ve "ihtiyarlayınca" bölündü ve her bir bölge kendi halifeliğini ilân etti. (İbn Haldun'u okumalı.)
Osmanlı güç topladığı ve neredeyse bütün Müslüman ülkeleri sınırlarına dâhil ettiği için devlet başkanı "halife" diye tanındı. Açe (Endonezya) gibi uzak diyarlara yardım etti.
Orta Asya'da işgalindeki topraklarda, Uygurlar ve diğer Türk ve Müslüman unsurlar 19. yüzyılın ikinci yarısında bağımsızlık için harekete geçtiler. Kaşgar'da basılan paralarda Sultan Abdülaziz'in adı yazıldı. Yedişehir'de Osmanlı bayrağı her tarafa asıldı. İstanbul Hilâfet merkezi olduğu için değil, soy bağı olduğu için öncelikliydi.
Halife kimdir biliyor musunuz? "İnsan"dır insan! Açın hak dinin kitabını kaç ayette bunu göreceksiniz.
Kur'ân-ı Kerîm'de "hilâfet" kelimesi yoktur. "Halife"yi terim olarak bulamazsınız; insanın Allah'ın yeryüzündeki halifesi olduğu hatırlatılır. Niçin hatırlatılır biliyor musunuz? "İnsanın, hak ve adaleti gerçekleştirmek, yararlı ve iyi işler yapmak üzere ağır bir sorumluluk yüklenerek, bir bakıma Allah'ın güvenine de mazhar olması…" için.
Hz. Hüseyin ve ailesini Kerbelâ'da katlettiren Muaviye'nin oğlu Yezid "Halife" değil miydi?
Halifelik, miadını doldurmuş bir siyasî teşekküldür. Asla "din"i âlet edemezsiniz!