Zamanın ruhsuzluğu
Başörtüsü başörtüsü dedik de ne oldu? Sonunda ülkücü bacımıza Ordu''da ters kelepçe taktılar.
Vali beye göre bunun nedeni "temaslı olmasıymış."
İlginç değil mi?
Filyasyon ekibi gelmiş gitmiş bir şey dememiş. "Bize direniyor polis gönderin" diye bir çağrıda bulunmamış. Lakin polis kapısına dayanmış. Sonra ifadesi alınıp -temaslı olan biriyse- neden gerisin geriye sokağa bırakılmış? İşte oraları pek belli değil.
Sonuç olarak asıl mesele dönüp dolaşıp Türkiye''deki hukuk düzenine ve oranın bağlı olduğu yeni devlet düzenine geliyor.
Kısacası Partili Cumhurbaşkanlığı ve yurttaş ilişkilerine.
Başka?
Düşünce ve fikir hürriyetine.
Daha başka?
Siyaset özgürlüğüne geliyor.
Çünkü BBP Ordu Kadın Kolları Başkanı olan bu hanım, bir TV kanalında siyasetçi sıfatıyla görüşlerini açıkladıktan sonra polisin ters kelepçesine ve itip kakmasına maruz kalıyor. Böylece iktidarın siyasi özgürlükleri nasıl polisiye bir sorun haline getirdiğini ve denetlediğini görmüş oluyoruz.
Eğer bu "açıklama" partisinin bağlı olduğu Cumhur İttifakı''nın ruhuna uygun yapılsaydı kimse kapısına dayanmayacaktı. Kısacası ittifakın içinden yükselen itiraz sesi, Fatma Yümlü gibilerin akıbetinin hiç de iyi olmayacağını gösteriyor.
Demek ki neymiş?
Önemli olan değerler (başörtüsü, dindar olmak, muhafazakarlık) değil, bizzat siyasi çıkarmış. Eğer siyasi çıkar varsa, değerler kolaylıkla görmezden gelinebilir, hatta kişinin kişilik hakları bile yok sayılabilir.
Hâlbuki iktidara gelirken böyle söylemiyorlardı.
Değerler üzerinden topluma seslenerek oy istiyorlardı.
"Başörtülü kardeşlerimiz…!" diye başlayıp, din iman ve laiklikle sandığa yürüyorlardı.
Mütedeyyin insanlar olarak samimi sanıyorduk. "Meğer her şey yalanmış" diyor ya şair; zaman, her birimize nasıl aldatıldığımızı gösterdi. Sadece göstermedi aynı zamanda öğretti.
Yanlış anlaşılmasın bu durum AKP ile sınırlı değil.
Milliyetçilerin de imtihanı vardı.
Onlar da sınıfta kaldı.
Ülkücülerin en son hikâyesi işte şimdi şu an önümüzde duran Ordu BBP Kadın Kolları İl Başkanı Fatma Yümlü''ye takılan ters kelepçedeki apaçık gerçekliktir.
Bir ülke hayalimiz vardı.
Bilin bakalım ne oldu?
Çaldılar!
Hem de yanı başımızdakiler. Uzaklarda aramayın.
Bir devlet aşkımız vardı.
Öyle değil mi?
İşte bak ters kelepçeyle yıkıldı gitti.
Sadece bununla kalsa iyi.
Bakın Meclis''e. Uğrunda canını vereceğin milletin mal varlığına hortum takılmış soyuluyor, onu soyanları önce koruması gerekenler, "suçluları bulalım araştırılsın" diye önerge verildiğinde hiç bir şey araştırılmasın diye oy üstüne oy verip, engeller koyuyor.
Ne demek bu?
Değerler önemsiz demek.
Senin hayallerin, umdukların, beklentilerin gereksiz. Bizim çıkarlarımız önemli demek. Biz size neyi öneriyorsak siz onu hiç tartışmadan sürü gibi onaylayın, siz aptallaşın ki biz mutlu olalım demek.
Ülkü denen nazlı gelin kütü kocanın elinde. Hayırlı evlatlar doğurmuyor.
Akıl sahiplerinin haberi olsun.